27 Kasım 2021 Cumartesi günü ASDER'in 9. Genel Kurulu yapıldı, yeni yönetim seçildi. Dört beş yıllık aradan sonra ben de tekrar yönetimde yerimi almış oldum. Bu sefer Genel Sekreterlik de omuzlarıma yüklendi.
2000
yılında, 28 Şubat'ın fırtınalı günlerinde, BÇG çetesi astığı astık, kestiği
kestik zulüm rüzgarlarını tüm şiddeti ile estirirken, TSK'lerinden
disiplinsizlik (!) nedeniyle YAŞ kararlarıyla re'sen emekli edilen irticacı (!)
kardeşlerimle kurmuştuk, Adaleti Savunanlar Derneğini.
Ben de 40
yaşımda, Binbaşı rütbesiyle, tam TSK'lerine en güzel hizmeti edebileceğim yaş
ve tecrübede iken, Batı Çalışma Grubu çetesinin amansızca savurduğu kör
kılıcına başımı kaptırmamak için, kendi isteğim ile emekli olmuştum.
Az değil, 21
yıl geçmiş, bugün 9. Genel Kurulumuzu yaptık.
Derneği
kurarken bugünleri hayal dahi edemiyorduk. Rabbim ne büyük lütuflarda bulunmuş,
elhamdülillah.
O yıllarda
arkadaşlarımızın tek isteği yargılanmaktı. Çünkü yargılanma hakkından dahi
mahrum bırakılmışlardı. Yargılanmadan yalan, yanlış bilgi ve iftiralar ile
sorgusuz, sualsiz kapı dışına bırakılıvermişlerdi. Oysa en temel insan hakkı
değil miydi, yargılanmak? Demokrasinin olmaz ise olmazı değil miydi,
yargılanmak?
Disiplinsizlik
ile suçlanan bu arkadaşlarım, kışlaların en disiplinli, en güvenilir, en
çalışkan personeliydi, halbuki. Bu durumu, bu arkadaşlarımı ihraç eden BÇG
çetesi de çok iyi bildiği halde, minareye kılıf olsun diye, bu yalanı
bulmuşlardı. O yıllarda dernekte ilk yaptığımız işlerden biri "Ben
Disiplinsiz Değilim" kitabını hazırlamak olmuştu. Genelkurmay Başkanlığı
da bir Asteğmen gönderip dernekten bu kitabı satın aldırmıştı. Laf aramızda
muvazzaf personel bulamamış da yedek subay göndermiş (Yorumu size bırakıyorum).
Bir arkadaşımız da "Yargılanmak İstiyorum" kitabını yazıp,
yayınlamıştı. Her türlü imkandan mahrum, evinin maişetini bile temin edemeyen
harabe gönüller, yıkık dökük viranelerden yeni meskenler kurmaya çalışıyorlardı.
Çok acı günlerdi. Üstelik sadece TSK'nde değil, her yerde yaşanıyordu zulümler.
BÇG çetesi kabus gibi çökmüştü Müslümanların üzerine. Kızlarımız Üniversite ve
imam-hatip kapılarında başörtülerini muhafaza edememenin ızdırabını yaşarken,
devletin tüm kurumlarında dindar insan avı sürek avı gibi sürdürülüyordu. TBMM
dahi bir başörtülü milletvekiline sahip çıkamamış, din ve vicdan hürriyeti BÇG
emrine girmiş militanların saldırıları karşısında can çekişiyordu.
Biz bu
şartlar altında ASDER'i kurmuş ve beş on aslan yürekli dernekle birlikte eylem
ve etkinliklerimize devam ediyorduk.
Marmara İlahiyat
Fakültesi öğrencilerine yaptığımız destek ziyaretini müteakiben Dernek Başkanımıza
ve Yönetim Kurulu üyelerimize soruşturmalar açılıyor, faaliyetlerimiz engellenmeye
çalışılıyordu.
Yılmadık,
sinmedik, korkmadık.
İstanbul
Belediye Başkanlığından hukuksuz bir şekilde alaşağı edilen Tayyip beyi cezaevinde
ziyaret ettik.
Fiili darbe
söylentilerinin yayıldığı o yıllarda, darbeye karşı durma planımızı yaparak,
BÇG çetesine sıkıysa kışlalarınızdan çıkın mesajını gönderdik.
İnançları
nedeniyle TSK içerisinden, muvazzaf görevlerinden uzaklaştırılan vatan
evlatları milletin içinde teşkilatlanarak, milletin evlatları olarak BÇG çetesinin
karşısına dev bir sur gibi dikilmişti.
Öyle böyle
yıllar geçti, 28 Şubat'ın o ihtişamlı BÇG çetesi yakayı ele verdi. Darbeciler
yargılandılar, hak ettikleri cezaları aldılar, rütbeler söküldü. BÇG çetesinin yalan
ve iftiraları ile yargılanmadan üniformalarından mahrum edilen vatan evlatları
ise dua, sabır ve mücadelelerinin karşılığını alarak, iadeyi itibarlarına
kavuştular. Üniformaları verilmese de bir çok haklarına kavuştular.
Kaybettikleri kimliklerini aldılar.
O gün içte
din ve demokrasi düşmanları ile mücadele eden milletimiz bugün dış tehdit ile
çevrelenmiş bir vaziyettedir. Dışarıdan düşmanlar, içeriden kişiliğini ve
ruhunu satmış hainler topyekun saldırılarına devam etmektedir. Çok büyük umut
bağladıkları FETÖ kalkışması da hüsran ile neticelenince, bildikleri tüm
kepazeliklerini ve ekonomik darbe planlarını yürürlüğe sokan bu düveli
muazzamaya karşı yine milletçe mücadele etmenin bilinciyle ASDER üzerine düşeni
yapmaya devam edecektir.
Bir taraftan
da eksik kalmış olan hakların alınması için çalışmalar yürütecektir. Orgeneral
rütbeleri sökülerek er seviyesine indirilmiş olan Çevik Bir ve Çetin Doğan ile
avanelerinin yaptıkları hasarın henüz
yarısı bile onarılmamıştır. Emekliliğe
zorlananlar haklarını almamıştır, üçlü kararname ile atılanlar haklarını
almamıştır, askeri okullardan atılanlar haklarını almamıştır, uzman erbaş iken
atılanlar haklarını almamıştır, 6191 sayılı kanundan istifade eden YAŞ'zedelerin
dahi bazı hakları eksik kalmıştır.
ASDER bir
taraftan üyelerinin hak mücadelesini hukuki yollarla sürdürürken, 28 Şubat
yıllarında olduğu gibi, ülkenin selameti için üzerine düşen her türlü vazifeyi
kuşanmaktan geri durmayacaktır.
28 Şubat
yıllarından itibaren yazdığımız, söylediğimiz daha güçlü orduya sahip olmak
için yapılması gerekenler, 15 Temmuz hain FETÖ kalkışmasından sonra nasıl
yerine getirilmek suretiyle, uluslararası arenada harikalar sergileyen, özüne
dönmüş ordumuz, bundan sonra darbeci zihniyetten tamamen kurtulmuş olarak, daha
da şahlanacaktır. Dışta Siyonistlerin de en büyük korkusu ve kabusu olacaktır.
Bu topraklarda düşmüş olan ittihadı İslam sancağı yine bu topraklarda göklere
yükselecektir. AB'nin panzehiri olan Türk-İslam Birliği bu topraklarda
mayalanacaktır.
ASDER,
Adaleti Savunan bir dernek olarak mer'i mevzuat çerçevesinde vazifesini en
güzel şekilde yapabilmenin gayreti içerisinde olacaktır. Biz şunu çok iyi
biliyoruz ki; Adalet cesaret ister. O cesaret de bizde vardır, elhamdülillah.
Yapılacak iş
çok, Allah yar ve yardımcımız olsun.
Gürcan ONAT, 04.12.2021, Fatih.
Tebrikler
YanıtlaSilBaşarıların devamını dilerim tebrikler.
YanıtlaSilBaşarılar Gürcan abim
YanıtlaSilAllah-u Teâlâ niyet ve amelinizi rızasına muvafık eylesin. Amin
YanıtlaSil