31 Ekim 2019 Perşembe

ASDER KÜTAHYA BULUŞMASI



Her derneğin, vakfın mensuplarıyla yaptığı çeşitli etkinlikleri olur. ASDER mensupları olarak bizler de derneğin kuruluş yılı olan 2000 yılından beri çeşitli etkinlikler düzenlemiş ve üyelerimizle bir araya gelme fırsatları gözlemişizdir.
Diğer dernekleri bilmem ama bizimki biraz farklı seyirler izlemiştir. 
Çünkü ilk kurulduğumuz yıllar 28 Şubat post modern darbesinin tüm şiddetiyle, kabus gibi milletimizin üzerine çöktüğü yıllardı. O yıllarda değil böyle etkinlikler düzenlemek, üyelerimiz bir araya gelmeye dahi çekiniyorlardı. Zira hiç bir suçları yokken, haklarında uydurulan yalan ve iftiralar, düzmece raporlarla çok sevdikleri mesleklerinden atılmış, hatta kamu kuruluşlarına, bazı firmalara baskılar yapılıp, buralarda da işe alınmamaları için talimatlar verilmişti. Yani adeta hayat hakkı tanınmaması için haklarında her türlü çaba sarf edilmişti. Tabi bu durum ister istemez, arkadaşlarımızı tedirgin edip, bir araya gelmekten çekinir hale getirmişti. Sonuçta, çoluk çocukları vardı, onların iaşe, ibate v.s. her türlü sorumlukları üzerlerindeydi. Lakin bir taraftan da başlarına gelen bu musibet karşısında susmayıp, zalimlere karşı hak mücadelesi yapmak da gerekiyordu. İşte böylece ASDER mensupları mücadele kervanına iştirak ederek, çeşitli faaliyetlere ve etkinliklere imza atmışlardı.
Son etkinlik Kütahya buluşması oldu. 26-27 Ekim Cumartesi-Pazar günleri maaile icra edilen bu etkinliğe katılma konusunda doğrusu epey tereddüt yaşamıştım. Ancak her seferinde olduğu gibi, yine bittiği zaman tadı damağımızda kaldı dersem mübalağa etmiş sayılmam.
Uzun zamandır görüşme fırsatı bulamamış, farklı şehirlerde yaşayan dostların birbirlerini görüp, hasret gidermeleri bu organizasyonun en güzel tarafı olmakla beraber, programın içeriği de dolu dolu olunca, bu tür faaliyetler daha bir doyulmaz hale geliyor.
ASDER Genel Merkezinin sunumundan sonra, şubelerin ve temsilciliklerin ahvallerine vakıf olmak, akşam Kütahya halkı ile beraber Genel Başkanımız, Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın doyumsuz konferansını izlemek, ertesi günü diğer sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte ASSAM Genel Başkanı, Cumhurbaşkanımızın Silahlı Kuvvetler Baş Danışmanı E. General Adnan Tanrıverdi'nin İttihadı İslam Konferansını dinlemek adeta ayaklarımızı yerden kesti diyebilirim.
İki gün boyunca etkinliklerle, Kütahya'nın Ulu Camisinde kılınan öğle namazı ve görülmesi gereken yerlerin gezilmesiyle maddi manevi duygular içerisinde yoğrulurken, arkadaşlarımızla, 20 yıl öncesine gidip, ne hallerden nerelere gelmişiz, hayret ve şaşkınlığı ile adeta kaderin cilvesini taaccüp içerisinde andık. Kolay değil, 28 Şubatçıların tüm kin ve nefretleriyle İslam ve Müslümanlara açtıkları o savaşta ancak bir ağaç altında yapabildiğimiz yönetim kurulu toplantılarından bugünlere gelebilmek... Allah'ın lûtfu bu olsa gerek!
Bugünleri bize gösteren Rabbimize binlerce hamd ederken, Kütahya buluşmasını organize ve koordine eden, bu işte emeği geçen tüm arkadaşlarımıza şükranlarımızı sunmayı bir borç telakki ederiz.
Bir başka şehirde, bir sonraki buluşmamızda, tekrar bir araya gelmek üzere, tüm dostlarımızın Allah'a emanet olmaları dileğiyle...
Gürcan Onat, 30.10.2019, 15.30, Fatih.

2 Ekim 2019 Çarşamba

GÜVENLİ BÖLGE HAREKATI NE ZAMAN


Geçen akşam a haberde katıldığım "Memleket Meselesi" programında Suriye'de güvenlik koridoru ve özellikle de TSK'nin harekata başlamasının merak konusu olduğu ve halkımız tarafından dikkatle takip edildiğini müşahede edince ve programda söylemek istediklerimin tamamını ifade edemeyince yazmak vacip oldu.
Önce Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin resmi web sitesinden bir alıntı yapalım: "TÜRKİYE’NİN, İNSANİ BİR MESELE OLARAK ELE ALDIĞI SURİYELİ SIĞINMACILARIN EVLERİNE BİR AN ÖNCE DÖNMELERİNİ SAĞLAYACAK GÜVENLİ BÖLGE PROJESİNİN HAYATA GEÇİRİLMESİNE İLİŞKİN SAMİMİ GAYRETLERİNİ DAHA İLERİ ADIMLARLA GÜÇLENDİRECEĞİ BELİRTİLMİŞ; MİLLÎ GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI İÇİN GEREKEN İRADEYİ ORTAYA KOYMAKTA TEREDDÜT ETMEYECEĞİ İFADE EDİLMİŞTİR."
Milli Güvenlik Kurulunun ne anlama geldiğini ve burada alınan kararların öneminin ne olduğunu yazmama gerek olduğunu sanmıyorum. Devletin Güvenlik ile alakalı en üst resmi kurulunda alınmış olan bu kararın, özellikle: "Milli Güvenliğin sağlanması için gereken irade ortaya koymakta tereddüt etmeyeceğini ifade etmesi" elbette hiç kimse tarafından basit bir ifade olarak değerlendirilemez.
Bu karar bir hikaye değil, bu belge de edebi bir metin değil!
Bu karardan bir gün sonra, TBMM'nin yeni yasama yılına başlaması münasebetiyle yaptığı açılış konuşmasında, Cumhurbaşkanımızın aynı konuda söylediği sözler nelerdir, bir de onlara bakalım.
Cumhurbaşkanlığı Resmi Web sitesinden konu ile ilgili cümleleri aynen alıyorum: "Türkiye’nin artık bu konuda kaybedecek tek bir günü dahi yoktur. Geldiğimiz noktada, kendi yolumuzda devam etmekten başka çaremiz kalmamıştır. Münbiç dâhil, Fırat’tan Irak sınırına kadar oluşturacağımız 30 kilometre derinliğindeki güvenli bölgede bir milyonu yeni yerleşim yerlerinde, bir milyonu mevcut yerlerde olmak üzere, iki milyon kişiyi iskân etmeyi planlıyoruz."
Milli Güvenlik Kurulu kararının hemen ertesi günü devletin en yetkili kişisi diyor ki: "Türkiye'nin artık bu konuda kaybedecek tek günü dahi yoktur".
Bunlara ilave olarak Cumhurbaşkanımızın ağzından çıkan şu cümleyi hepimiz duymuşuzdur: "Bir gece ansızın gelebiliriz!"
Nitekim daha önceki harekatlarımızda, bir gece ansızın nasıl geldiğimizi hem dosta, hem düşmana gösterdik.
Bu nedenle ben de akşam programda: "Bu gece dahil olmak üzere, her an, her gün harekat başlayabilir" demiştim. Evet aynı düşüncelerimi muhafaza ediyorum, artık her an harekat başlayabilir ve başlamalıdır da!
Hepimiz biliyoruz ki; ABD'nin politikası bizi oyalamaktan başka bir şey değil. Bir taraftan da bölgeye sürekli yığınak yaparak, daha tahkim hale getirmeye çalıştığını gözlemliyoruz.
Üzüldüğüm konu ise; böyle milli meselelerde ülkemizde hep birlikte, tek yumruk olamayışımızdır. Yurt dışında, ülkemizin dış politikalarını kendi menfaatlerine aykırı bulan yabancı devletler, aleyhte propaganda ve siyasetlerini sürdürüyorlar, bu çok normal, ancak bizim ana muhalefet partimizin bu tür milli meselelerde kendi devleti yanında yer almayıp, yabancı muhalefet ile birlikte görünmesi çok acı. Akşam programda bu konu da detaylı olarak konuşuldu. Terör örgütü destekçileri ile birlikte yapılan panel ve görüşmelerin hiç bir şekilde tevili mümkün olamaz. Muhalefet partileri Mecliste her türlü muhalefetini yapmalı, ülkemiz için yararlı ve zararlı hareket tarzlarını detaylı olarak iktidar ile tartışıp değerlendirerek, harekat safhasına geçildiği andan itibaren, Milli duruş gösterebilmelidir. Ümit ediyorum ki bu yanlış duruşlarını bir an önce düzelterek, tek vücut olup, Silahlı Kuvvetlerimizin harekatında Milletçe dualarımızla ve manevi desteğimizle bir zafere daha imza atarız.
Akşam programda iken bana mesaj atıp, harekata katılarak, şehit olmak isteyen emekli asker arkadaşlarımın varlığı da bilinmelidir.
Rabbım yar ve yardımcımız olsun. (Amin)   
Gürcan Onat, 02.10.2019, 15.00, Fatih.

ÇEVİK BİR-28 ŞUBAT-İSRAİL ÖRGÜSÜ

 “Middle East Forum” isimli bir web sitesi var. Bu sitede 2002 yılında “İstikrar İçin Formül: Türkiye Artı İsrail” başlıklı bir makale yayın...