9 Haziran 2022 Perşembe

SOSYAL SİVİLCE

Vücudumuzda bir sivilce çıksa, acaba neden çıktı, diye merak ederiz, hele bir de uzun süre devam edip iyileşmez ise içimizi bir endişe kaplar; inceleyip sebebini bulmaya çalışırız. Çünkü, biliriz ki sivilce vücudumuzun içerisindeki bir anormalliğin dışa vurulmuş halidir.

Antalya’da bir lise öğrencisinin kutsal kitaba tekme atması da aslında sosyal bünyemizde ortaya çıkan sivilcedir. Bu sivilce neyin göstergesidir, onu teşhis etmemiz icap etmektedir.

Vücudumuzdaki sivilceye sebebiyet veren faktörlerin neler olduğunu hekimlerimiz sıralamışlar, mesela: Ergenlik dönemi, sağlıksız beslenme, hormonal faktörler, çinko eksikliği, çevresel faktörler, v.s.

O halde, toplum bilimi uzmanlarımız tarafından da sosyal bünyemizdeki sivilcelerin nedenleri, en ince ayrıntısına kadar tespit edilerek, çareler araştırılmalıdır.  

Doğrusu ya şunu çok merak ediyorum; tekme atan bu çocuğun anne ve babası nasıl bir tepki verdi? O lisedeki bu çocuğun öğretmenleri ne düşündü? O lisenin müdürü; “yahu, biz bu çocuklara neyi veremedik de bu hadise oldu” diye kendilerine sordular mı? İlçe Milli Eğitim Müdüründen, ta Milli Eğitim Bakanına kadar eğitimden sorumlu herkes, kendine; “bu çocuklara verdiğimiz eğitimde hangi yanlışı yaptık da bu sivilce ortaya çıktı”, dediler mi? Hatta, o çocukların evine en yakın caminin imamı; “benim sorumlu olduğum mahallede böyle bir hadise oldu, acaba bu hadisede benim de mesuliyetim var mı?” Diye, kendilerine sordular mı?

Sosyal Medya kanallarında, gençlerimizin ahlaki seviyelerinin ne hale düştüğünü biraz ilgilendiğimiz zaman görüyoruz. Parkta çırılçıplak güneşlenmek, herkesin içinde köpekler gibi cinsel ilişkiye girmek, anadan üryan sokağa çıkmak v.s.

Sosyal dokumuzun, ahlaki anlamda bozulmasından rahatsız olan, duyarlı insanların endişelerini ve şikayetlerini son zamanlarda daha yoğun işitir olduk.

Lakin, bizim vazifemiz şikâyet etmek olmasa gerek diye değerlendiriyorum. Elbette, hastalığı tespit edebilmek, kaynağına inebilmek için dillendirmek gerekecek. Ancak, bundan sonra, bütün çabalarımızı tedavi yollarında sarf etmemizin çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.

Toplumdaki politik kutuplaşmanın vatandaşlar üzerindeki menfi tesirinin müspet etkisinden daha fazla olduğu kanaatini taşıyorum. Zira, kutuplaşma insanların birbirinin yaşam hakkına, inancına ve düşüncesine saygıyı törpülemektedir.

Ülke hepimizin; çocuklarımız ise ülkemizin evlatlarıdır. Ülkemizin bugünkü çocukları geleceğimizin yöneticileridir. Öyle değil mi?

Zamanı geldi de geçiyor bile; hangi fikir ve ideolojide olursak olalım, ülke vatandaşları olarak, hep birlikte, sosyal bünyemizdeki bu sivilcelerin niye çıktığını bulmamız elzemdir. Ülke geleceğimiz için ciddi tedaviler geliştirmemiz hayati öneme haizdir.

Lisede okurken kutsal kitaba tekme atabilen bir öğrenci, yarın yönetim kademesine geldiğinde kim bilir neler yapacaktır?

Bu hadise, görünür yerde ortaya çıkan bir sivilce olmuştur, vücudumuzun göremediğimiz yerlerinde acaba başka sivilceler yok mudur?

Ben, var olduğunu düşünüyorum! Hem de ne sivilceler…

Sosyal medyada açık açık yayınlanan, binlerce takipçisi olan videolarda; genç kız ve erkeklerin evlilik öncesi cinsel deneyim yaşamalarının gayet normal, doğal, sıradan, basit bir şey olduğunu konuşmaları ve yaşadıklarına dair paylaştıkları dudak uçuklatacak seviyededir.

Küçük bir sivilce, belki size basit görünebilir ve her ne kadar içerideki daha büyük bir hastalığı gösterse de tedavisi kolay gelebilir; bu nedenle de yeterince ehemmiyet göstermeyebilirsiniz. Lakin, unutmayın ki içeride oluşan kanser de ilkin, cildimizde çok önem vermediğimiz, sivilceye benzer basit bir beze şeklinde kendini hissettirir. Acilen, gereği gibi tedbir almaz isek, kısa zamanda önce yatağa ve sonra kabre yolcu eder.

Sivilce deyip geçmeyelim. Basit bir sivilcenin içerideki çok önemli denge bozukluklarının göstergesi olması münasebetiyle, ciddiyetle tedavisini geliştirmenin yollarını arayalım.

Hep birlikte…

Benim ilk aklıma gelen yollardan birisi; Milli Eğitim Sistemimizi komple değiştirmektir. Tüm dünyadaki eğitim sistemlerini, geçmişten günümüze kadar uygulanan metotları tarayarak, daha başarılı eğitim sistemini bulmamız gerekiyor.

Ana sınıflarına daha fazla önem vermemiz ve çocuklarımıza ana sınıfında iken dini terbiyeyi vermemiz gerekiyor.

Toplum olarak, kodlarımızda olan çevre kontrolünü, konu komşudan utanmayı tekrar sağlamamız gerekiyor. Neme lazımlıkla bir yere varamayacağız. Çocuklar mahalleli büyüklerden çekinmeyi bilmeli. Büyükler küçüklere nasihat edebilmeli, küçükler büyükleri saymalıdır.

Benim aklıma gelenler bu kadar, işin ehlileri ve yönetim kademesinde olan sorumlu kişiler tarafından çareler araştırılıp, uygulanmaz ise bizi daha aydınlık günlerin beklediğini boşuna hayal etmeyelim.

Allah yar ve yardımcımız olsun.

Gürcan ONAT, 09.06.2022, 14.00, Fatih.

2 Haziran 2022 Perşembe

BU YOL ÇIKMAZ SOKAK, KILIÇDAROĞLU

Düşünebiliyor musunuz, bir ülkenin ana muhalefet partisinin lideri bir şirketin kapısına varacak, kapı kendisine açılmayacak, kapıda kalacak, yanında götürdüğü basına açıklama yapacak sonra geldiği gibi gidecek.

Koskoca Ana Muhalefet Partisi liderisin, mecliste ikinci çoğunluğa sahipsin, 135 milletvekilin var. Üstelik seçimler yaklaşmışken muhalif partileri bir araya getirmişsin, bir altılı masa kurmuşsun, Cumhurbaşkanlığına aday olmak istiyorsun, memleketi yönetmeye talipsin. Vs, vs…

Ülkenin Ticaret Kanunlarına göre kurulmuş, meşru bir ticari şirketin kapısına, habersiz bir şekilde milletvekillerini ve parti mensuplarını yanına alarak, medya eşliğinde, bir taraftan kendi televizyonunda canlı yayın yaptırarak baskına gidiyorsun. Sanırsın, üçüncü Viyana kuşatmasına çıkılmış…

Yahu! Bu siyaset mi?

Baskın ile alakalı detaylara hiç girmeyeceğim; zira, SADAT Yönetim Kurulu Başkanı bizzat kendisi, Ana Muhalefet Partisinin televizyon kanalına çıkarak, bütün sorulara gayet güzel cevap verdi.

O baskında ve sonrasında, adeta kurgulanmış havası veren, belli bir takım medya korosunda; ASSAM ve ASDER isimleri de dillendirilmek suretiyle, bir yerlere birtakım mesajlar geçilmeye ve sanki zamanı gelince kullanılmak üzere, arşive bir şeyler stoklanmaya başlandı, zannını taşımaktayım.

Olayı, basit bir iç siyaset kavgası veya birilerini hukuk dışına çekme kışkırtması olarak değerlendirmek mümkün mü? Mümkün. Lakin, bu kadar basit olmasa gerek diye düşünmek de mümkün mü? O da mümkün!

2023 seçimlerinin Cumhur ittifakı tarafından kazanılması durumunda; seçimin meşruiyetini tartışılır hale getirmek, ülkede bir iktidar boşluğu oluşturarak, kaos çıkarmak şeklinde kurgulanan uluslararası bir senaryonun icra edildiği, bu plan dahilinde gerçekleştirilecek provokasyonların üzerine yıkılacağı bir adresin inşa edilme gayretleri olarak da değerlendirilebilir mi? Neden olmasın!

ASDER bünyesinde birçok üyemiz tarafından da dillendirilen bu düşünceyi; bir üyemiz de Sahte Bayrak Operasyonu olarak adlandırmıştır, şöyle ki: “2023 seçimleri ile ilgili her kargaşada kullanmak üzere diktikleri bu sahte bayrak ile bir adres inşa ediyorlar. Sahte bayrağın işaret ettiği adres, hiç ilgisi olmadığı halde plana dahil edilir. Yani olaylarla ilişkili gibi gösterilir. Sahte bayrak, iç muhalefetin lideri eliyle dikilir ki muhalif kitle böyle ele geçirilir. Bu operasyonu yapanlar bizzat kendi tetikçileri ile gerçekleştirdikleri olayları önceden diktikleri sahte bayrak ile kamuoyuna dikte ettikleri adres zihinlerde olayların tek müsebbibi olarak algılanacaktır.  Oluşacak bu algı üzerinden kaos planlarlar. Seçim sürecine girilen bu dönemde, ortada bu neviden bir sahte bayrak operasyonu gerçekleştirildiğini görmek gerekiyor, kanaatindeyim.” Diyor. Hiç de yabana atılacak düşünceler olduğunu sanmıyorum.

CHP’nin derdinin SADAT, ASSAM, ASDER’den daha ziyade, kendi partisinin İstanbul İl Başkanının mahkeme neticesini örtmek olduğunu değerlendirmek de mümkündür. Kılıçdaroğlu, Kaftancıoğlu'nun yargı kararı zamanı dikkatleri SADAT'a çevirdi ve ne yazık ki algılarda epey değişiklik de yapabildi!

ASDER Üyesi bir başka arkadaşımız; İyi parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisini terörle, ajanlıkla suçlama propagandalarının, aslında kasıtlı yapıldığını, bir tahmin olarak dillendirmiştir. Şöyle ki: “Tabanda önemli farklılıkların olmadığı %65-70 milliyetçi muhafazakâr kesimi kesinlikle ayrıştırmamak gerekir. Bu söylemleri terk etmek gerekir. Hatta HDP tabanındaki muhafazakâr, ancak ırkçılıktan etkilenmiş kesimin varlığını da biliyoruz. CHP’nin dahi içinden mevcut halden rahatsız olan dine uzak ulusalcı kesimin varlığını da biliyoruz.” Diyerek, “CHP’nin ve HDP’nin mevcut tepe yönetiminin gerçek yapısının deşifre edilmesi gerekir.” Şeklinde, tespitini yapmıştır.

Sebep veya plan ne olursa olsun, neticede Kılıçdaroğlu, daracık, küçücük bir çıkmaz sokağın içine girmiş veya sokulmuştur.

Çok yazık!

Ülkemin Ana Muhalefet Partisinin, iktidara aday olduğunu söyleyen siyasetçilerin bu hale düşmeleri gerçekten çok yazık.

Öyle bir sokağa girdiler ki, bu yol gerçekten çıkmaz sokak!

Sayın Kılıçdaroğlu, bu sokaktan hiçbir yere varamayacaksınız haberiniz olsun. Size küçücük bir tavsiyem, hiç buralarda oyalanmadan kendinize yeni yollar arayın.

Zira, ASDER gibi geçmişi, hali ve geleceği tertemiz, pırıl pırıl, hiçbir lekesi olmayan bir başka dernek daha zor bulursunuz…

ASDER üyelerini bilmeyen kalmadı aslında, şu güzel ülkemizde.

Bir Edebiyat Profesörümüz, “Onu siz de Tanırsınız” başlıklı bir yazısında şu şekilde vasfetmişti: “Çevrenize bakınız, eğer alnında beyaz bir nur, gözlerinde ışıl ışıl onur taşıyan bir yiğit görürseniz biliniz ki, o ordudan ihraç edilen eski bir zabittir. Ellerinden öpünüz. Ve siz ey kahramanlar! Şerefli olmak için omuzunuzda demir yıldızlara ihtiyacınız yoktur. Sizin her biriniz, tarihimizin onur semasında ayrı bir yıldız, her gün yeniden doğan bir Kervankıran olarak yerinizi aldınız bile.”

İşte bu, ASDER’i oluşturan Kervankıranlar, çok sevdikleri Türk Silahlı Kuvvetlerinden, rezil BÇG çetecilerinin tezgahlarıyla, yalan ve iftiralar ile YAŞ kararlarıyla yargılanmadan atıldılar, ya da emekli olmak zorunda bırakıldılar.

Vatan, Millet, Bayrak sevdalısı bu dindar insanlar, namuslarını korudukları gibi değerlerini ve vazifelerini korumaya çalışıyorlardı.

Atıldılar…

Küsmediler… Ne devletlerine ne kendilerine kumpaslar kuran, BÇG çetecilerine alet olan komutanlarına, küsmediler…

Bir araya gelip, ASDER’i kurdular. “Adalet Cesaret İster” dediler, hukuk mücadelesi yaptılar.

Zor zamanlarda, önce memleket meselesi deyip, şahsi davalarından önce ülkeye inanç, düşünce ve fikir hürriyeti gelsin diye çalıştılar. Ülkeyi batırmaya çalışan, hain BÇG çetecilerine ve 28 Şubat bileşenlerine karşı demokrasi mücadelesi başlattılar. Başardılar da.

Artık, değil darbe yapmak, darbeyi aklından bile geçiremez hale getirdiler, o hainleri, çok şükür.

Sonra, ASDER içinden, Strateji ile ilgilenen üyeler tarafından bir Stratejik Araştırma Merkezi olan ASSAM kuruldu. ASSAM ayrı bir Dernek olarak faaliyete başladı.

Daha sonra, Uluslararası Şirketleri nazarı dikkate alan kırk, elli müteşebbis SADAT Savunma Şirketini kurdular. SADAT Savunma ASDER ve ASSAM’dan ayrı olarak, ticaret yapan bir şirket olduğu halde, geçmişte bir araya gelmiş insanlar tarafından kurulduğu için, bazı kimselerce, kendi kirli zihinlerine malzeme yapılmaya başlandı. ASDER ile hiçbir organik alakası olmayan SADAT Savunma Şirketinin Yöneticileri tarafından gerekli ve tatmin edici açıklamalar zaten yapılmıştır.

Ayrı bir dernek olan ASSAM tarafından da gerekli izahatlar zaman zaman yapılmaktadır.

Halen, bir hak arama ve adaleti tesis etme derdinde olan ASDER ise; ilk günkü ruh ve heyecanı ile eksik kalan hakları elde etmek için ve 28 Şubat sürecinde üçlü kararname ile atılanlara, emekliliğe zorlananlara verilmeyen haklar konusunda faaliyetlerine devam etmektedir.

“Adaleti Küreselleştirmek İnsanlığa Borcumuzdur” sloganı ile yoluna devam eden ASDER üyeleri, hala mağduriyetlerinin giderilmesini ümit ile beklemektedir. Binlerce aile, uğradıkları zulümlerin telafi edilmesini, tüketmedikleri umutlarıyla devletlerinden bekliyorlar…

Sayın Kılıçdaroğlu! Eğer hayırlı bir iş yapmak istiyorsanız, gelin hala hakları verilmemiş olan bu mağdurların seslerine kulak verin. Yıllar önce, ilk zamanlarımızda CHP’li Milletvekilleri de destek vermişti. Hatta biz yasa çalışmaları yaparken ADAM DER ile teşriki mesai yapmıştık. 12 Eylül Darbesinin mağdurları olan CHP’li Subaylar da 6191 kanunundan yararlandılar. Onlar da haklarını aldılar.

Sayın Kılıçdaroğlu, ASDER’i aslında tanımayan kalmadı.  

Bizim abdestimizde şüphemiz yoktur. Siz kendinizi sorgulayın, bence. Mesela; bazı dosyalardan bahsediyorsunuz, bu dosyaları kim, hangi kaynaktan temin edip, nasıl sizin elinize tutuşturdu? Bu dosyaların muhteviyatında ne vardır? Çevrenizde yabancı elçiler ile ajanlarla görüşmeler yapanlar var mıdır?

İktidar ile siyasi mücadelenize bizleri malzeme yapmaya kalkmayın. Emin olun ki; bu yol çıkmaz sokaktır. Yalan ile, iftira ile, söz çarpıtmaları ile hiçbir yere varılmaz…

Yazık olmasın hem vaktinize hem çabanıza…

Memleket için hayırlı projeler üretin. Memlekete öyle hizmet edilir. Masum Şirket ve Derneklere, birilerinin dolduruşuna gelerek, çamur atmakla hiçbir yere varamazsınız.

Bu yol çıkmaz sokak, Sayın Kılıçdaroğlu, çıkmaz sokak…

Gürcan ONAT, 01.06.2022, 16.30, Fatih. 

ÇEVİK BİR-28 ŞUBAT-İSRAİL ÖRGÜSÜ

 “Middle East Forum” isimli bir web sitesi var. Bu sitede 2002 yılında “İstikrar İçin Formül: Türkiye Artı İsrail” başlıklı bir makale yayın...