28 Şubat’ın post modern darbecileri bağımsız mahkemelerce yargılanarak, Türk Milleti adına suçlu bulundu ve tüm hukuki prosedür tamamlanarak, cezaları infaz edilmek üzere hapishanelere tıkıldılar.
Ne yazık ki medyada tuzu kuru bazı kimseler ve marjinal bazı vekiller tarafından bu kişilerin ilerleyen yaşları ve sağlık durumları bahane edilerek, Cumhurbaşkanımız tarafından af edilmeleri çağrısında bulunuldu. Bazı darbe sevicileri ve işbirlikçileri tarafından da 28 Şubat darbecilerinin zulümlerini, devlete, ekonomiye ve millete verdikleri zararları basite indirecek, hafifleştirecek yeni algı operasyonları alelacele vizyona sürüldü.
Milletin vicdanındaki tescilden sonra, bir de Yerel Mahkeme, İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay Ceza Dairesindeki bu kadar hâkimin inceleme ve kontrolünden geçen, verilen hükmün adil ve hukuka uygun olduğu tespit edilen, böylece suçları bağımsız Türk Mahkemeleri ile de tescil edilen bir yargılama için, 25 yıl sonra, bugün yeni algı operasyonlarının etkisinde kalarak, darbecilerin af edilmeleri için çabalamak, merhamet değil, bilakis vicdanları perişan etmektir.
Suçluların cezalandırılmaları; ülkede zulümlerin önlenmesi, mağduriyetlerin giderilmesi, adaletin tesis edilmesi için hukukun en hayati öneme haiz kuralıdır. Bu kural bir ülkenin birliği ve dirliği için olmaz ise olmazıdır. Suçluların cezalandırılmaları mağdurların yüreklerindeki yangını bir nebze soğuttuğu gibi, bir daha bu tür yangınların olmaması için de icap eden en önemli tedbirlerdendir. Her ne kadar darbeci hain ve zalimlerin şahıslara, ekonomiye, devlete verdikleri zararı yeterince gidermese de hiç olmaz ise küçük bir teselli olmaktadır.
Ne yazık ki; Ülkemiz 1960 yılından beri darbeciler cenneti olmuştur. Kendilerini rejimin koruyucuları ilan eden malum kişiler, sürekli halkın ve halkın seçtiği yöneticiler üzerinde karabasan gibi baskı kurarak, hakimiyetlerini sürdürmüşlerdir. Ülkemizde devletimizin en büyük sorunu darbeler ve darbecilerdir. Darbelerin son ve en rezili olan 15 Temmuz kalkışmasında ise milletimiz hep beraber, birlik olarak darbeci hainlere unutamayacakları dersi vererek, bir daha asla açılmamak üzere bu defteri kapatmıştır. Eğer şimdi, 28 Şubat BÇG çetecilerinin suçları affedilir ise yine birilerinin bitleri kanlanmaya başlayacaktır. Fakat cezalar aksatılmadan infaz edilir ise bir daha hiç kimse, hiçbir zaman darbe teşebbüsünde bulunmaya cesaret edemeyecektir.
Kaldı ki; 28 Şubat post modern darbecilerinin cezaları, mazlum ve mağdurları yeterince tatmin etmiş de değildir. O yıllarda vefat edenler, o çekilen acılar, ıstıraplar geri gelmeyecektir. O zalim süreçte oluşturulan hak kayıpları da yeterince telafi edilememiştir. Toplumun her kesiminden, 7’den 70’e her inançlı vatandaşımız bu zulümden payını, nasibi miktarınca almıştır.
Ait olduğum kurum itibarıyla, bizzat yaşadıklarım ve şahit olduklarımı dillendirecek olursam; TSK’lerinde yapılan zulümlerin, rezilliklerin büyük kısmı temizlenememiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük katkıları ile 6191 sayılı kanun çıkartılabilmiş, YAŞ kararları ile TSK’dan re’sen emekli edilen subay ve astsubaylar iadeyi itibarlarını ve bir miktar haklarını geri almış, lakin tazminatlarını alamamışlardır. Halbuki Ergenekon mağdurları çatır çatır tazminatlarını almışlardır. Zulüm kıyaslaması yapılırsa; Ergenekon mağdurlarının yaşadıkları BÇG mağdurlarının yaşadıklarının yanında çerez bile sayılmaz.
Hele üçlü kararname mağdurları, hala büyük bir umut ile mağduriyetlerinin giderilmesini beklemektedirler. 28 Şubat’ın o dehşetli, baskıcı, zulüm yıllarında emekliliğe zorlanarak, TSK’dan ayrılanlar da hala haklarının verilmesini beklemektedirler.
Sadece tek kurumda bu kadar mağdur varken, diğer bütün kurumları, öğrencileri ve halkı hep birlikte değerlendirdiğimiz zaman, verilen cezanın Himalaya sıra dağlarının yanında Konya'nın Alaattin tepesi kadar kaldığı anlaşılır. Tek amacı vatanına, milletine hizmet etmek olan, memleket sevdalısı rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan'a Başbakanlığı süresince yapılanlar hala gözlerimizin önündedir. Aşağılık darbeciler alavare dalavere ile başarılı bir hükumeti yıkmadılar mı? Sonrasında memleketi perişan hale getirip, uçan kuşa borçlandırmadılar mı?
Bu kadar mağdur ve mazlumun hakları orta iken eğer rezil, aşağılık, vatan ve millet düşmanı BÇG çetecilerini sadece yaşları ilerlemiş diye affetme oyununa kapılırsanız, bu; zulüm üstüne zulüm olur, kapanmamış yaranın üstüne tuz basmış olursunuz.
Göklerin, yerin ve tüm canlıların yaratıcısı, sahibi, Rabbi ve müdebbiri olan Allah Teala dahi kul hakkını affetmeyip, zalimi helallik için mazlum kuluna gönderiyorsa, hiç kimsenin kul hakkını affetmeye salahiyeti ve yetkisi olmasa gerek.
Henüz yeni yeni yerleşmeye başlayan milli birlik ve beraberliğimizin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi temin edilmek isteniyorsa düşünce ve fikir özgürlüğünü, din ve vicdan hürriyetini engellemeye çalışan alçak darbecilere ve darbe severlere asla taviz verilmemelidir.
Hiç kimsenin kendisini milletten üstün tutmasına asla müsaade edilmemelidir.
Unutulmamalıdır ki; Adalet cesaret ister. Cesaret ise infaz ile tezahür eder.
Binaenaleyh darbeciler cezalarını çekmeli, hakları verilmemiş olan diğer tüm mağdurların hakları da en kısa zamanda verilmelidir.
Hakkın hatırı alidir, hiçbir hatıra feda edilemez.
Gürcan ONAT, 27 Ağustos 2021 19.00, Fatih.
Yazdıklarının tamamına hatta her harfine katılıyorum.
YanıtlaSilDuygu ve düşüncelerime tercüman olmuşsun.
Eline, kalemine, yüreğine sağlık.
Mağdurların hislerine tercüman olmuşsunuz. Allah razı olsun.Hiç kimse mağdur bir kulun hakkını affetmeye yetkili değildir. Allah hariç.
YanıtlaSil