26 Aralık 2023 Salı

Harp Okullarında Müfredat

23 Aralık Cumartesi günü akşamı Akit TV'de, Muharrem Coşkun'un "Kırmızı Masa" Programına konuk olduk.

Programın ana konusu, Tuzladaki Cuntacı Teğmenler Meselesiydi.

Malum çevre konuyu her zamanki gibi çarpıtma ve saptırma derdiyle, yalan yanlış programlar yapıyorlar ve Atatürk'ü sopa gibi kullanarak, dindarları baskı altına almaya çalışıyorlar.

Aşağıda linkini koyduğum programda bugüne kadar yapılan tezviratlara yeterince açık ve net cevaplar verdiğimizi düşünüyorum.

Hala, sakız gibi mülakatları SADAT'ın yaptığını dillendiren art niyetli zevat umarım artık, bu gevişi getirmekten vazgeçer.

Son kez yazmış olayım; SADAT diye söz ettikleri kişi, ben yani Gürcan Onat'tır! Evet, ben mülakatlara katıldım. Lakin, kafalarının basmadığı konu, ben orada koordinatör idim. Bunun anlamı şu ki; mülakatlara giren kişi değildim. Mülakatların işleyişini yürüten kişiydim. Daha açık yazayım; odalarda mülakatlar yapılırken ben dışarıda, diğer muvazzaf koordinatörlerle birlikte ayrı bir odada bekleyen kişiydim. Mülakatlara giren kişiler MSB'lığı tarafından belirlenmiş kişilerdi. Ki, bu kişiler toplamda 250 kişiyi bulmaktadır. Mülakatları SADAT yaptı diyen müfteriler aslında, bir anlamda, bu 250 kişiye hakaret etmektedir. 35-40 arasında komisyon kuruluyordu. Her bir komisyonda 5 üye oluyordu. Birincisi: Başkan MSB'lığında Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı veya Daire Başkanlarından müteşekkildi. İkincisi: Emekli Subay/Astsubaylardı. Üçüncüsü: Bakanlıklarda görevli müfettişlerdi. Dördüncüsü: Muvazzaf Subay/Astsubaylardı, üniformaları ile katılıyorlardı. Beşincisi: MEB'lığından ve Hastanelerden çağırılan psikologlardı. Her üyenin verdiği notların aritmetik ortalaması alınıyor, adayın mülakat notu belirleniyordu. Toplamda 250 kişiyi bulan bu mülakatlarda 1 kişi, mülakatlara katılmış olsa bile; ne kadar etkili olabilir, Allah rızası için söyleyin? Hiç kimsenin kendi ideolojik kavgası için bu 250 saygıdeğer kişiyi aşağılamaya hakkı ve yetkisi yoktur. Eğer hala anlamayanlar varsa lütfen zekâ kontrolü yaptırsın.

Kalkışmadan sonra yapılan bu alımlarda MSÜ'ne tarikatçı ve cemaatçiler kesinlikle alınmadılar. Mülakatları yapan görevliler son derece hassas ve dikkatli davranmıştır. Eğer alınmış olsaydı; şimdiye kadar delili ve belgesi ile çoktan patlamış olurdu; zira o görevliler içerisinde her düşünce ve zihniyette hatta kendisini farklı siyasi partilere yakın hisseden kişiler vardı! Ufak tefek görüş ayrılıkları, farklı değerlendirmeler oluyordu. Biz, devreye giriyor orta noktada, uzlaşma zeminini buluyorduk. Bu, zaten işin sağlığı açısından normal olandı.

Peki, bu cuntacı teğmenler nasıl oluşmuştur?

Televizyon Programında zaman yetmedi, her şeyi anlatamadık.

Çok açık ve net olarak ifade ediyorum ki; Kara Harp Okulunda derin bir yapılanma seziyorum!

Mülakatlardan geçen çocuklar pırıl pırıl Anadolu evlatlarıydı. Ne olmuş ise; Kara Harp Okulunda bunların eğitim ve öğretimi sürecinde olmuş!

Acilen, Kara Harp Okulunda müfredat incelenmelidir. Özellikle askeri dersler nelerdir? Bu derslere giren emekli subaylar kimlerdir? Bu dersler esnasında öğrencilere neler anlatılmıştır?

Mağdur olan teğmenin avukatı ile görüştüm; cuntacı teğmenlerin whatsapp yazışmalarında, dışarıda bazı emekli subay ve generallerle görüştüklerine dair ifadeler bulunmaktaymış. Bazı Siyasiler ile irtibat halinde oldukları geçiyormuş. Konu mahkemeye intikal ettiğinden, dava sürecinde daha fazla söz söyleyemiyoruz. Avukatlarından şunu da duydum; Yeni Şafak gazetesinin yayınladığı whatsapp yazışmaları, olanın az bir kısmı imiş, daha gerisi de varmış.

Bir teğmen, devre arkadaşına karşı; onu öldürecek, siyanürle zehirleyecek, kılıçla kesecek kadar nasıl düşman haline getirilip, kinlendirilebilir? Kuzey Irak'ta yanına düşerse teröristten önce kendisi gebertecekmiş! Tıpkı, Balkan bozgunumuz gibi! Tarihten ders almamışız!

Durum vahim! Kara Harp Okulunda bu çocukların zihinlerini iğfal edenler, kin ve nefret tohumları ekenler kimler? Cuntacı teğmenler kimlerle irtibat halindeler?  Acilen inceleme başlatılmalıdır.  

Fotomontajla, Kâbe’nin üzerine Atatürk resmi oturtup, bunu whatsapp gruplarında nasıl paylaşabiliyorlar? Atatürk eline fotomontajla silah verip, karşısına Cumhurbaşkanımızı hedef olarak koymak, nasıl bir zihniyettir? Nefret ettikleri kişileri Atatürk büstüne secde ettirmek ne demek? Kara Harp Okulunda pagan eğitimi mi veriliyor?

Acilen, müfredat içerisine; Darbeler Tarihi, Demokrasi, İnsan Hakları, İslam Akaidi dersleri konulmalıdır!

Son olarak açık ve net olarak ifade ediyorum: Bu yaşananların proje olduğunu düşünüyorum. Askeri vesayeti canlandırmanın ilk adımıdır. Operasyon yapmak isteyen darbeci odak, Atatürk karşıtı diye birisini damgalayıp olay çıkarmak için tuzak kuruyor. Üst rütbelilerden destek almadan sadece teğmenler organize olamaz. Namaza özgürce gitmenin önünü kesmek için korku uyandırıp askeri vesayeti hortlatmak istiyorlar. Namaz kılanlar Atatürk düşmanıdır önyargısını pekiştirme planları var! Üst rütbeliler namaza giden kişileri destekleyen adımlar atmazlarsa bu durum büyür. Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları harp okullarında ve piyade okulunda cuma namazı kılarsa oyun bozulur.

Ordumuz, milletimizin gözbebeğidir.

Geçmiş yıllara dönmeye tahammülümüz yoktur.

Dünyada önemli gelişmeler olurken; bizi aşağılık hile ve oyunlarla meşgul ederek, birbirimize düşürmelerine izin veremeyiz!

"Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet

Hakkıdır, Hakka tapan milletimin istiklal"

Gürcan Onat, 26.12.2023, Fatih

https://www.youtube.com/watch?v=oVKi6mGj-Nw



19 Aralık 2023 Salı

CUNTACI TEĞMENLER MESELESİ

Kasım ayında Tuzla piyade okulunda teğmenler arasında bir şeyler oldu. Basına da yansıyan bu hadise üzerine bazı tepkiler gösterildi; MSB ’lığı tarafından soruşturma da açıldı, lakin adet olduğu veçhile pek de üzerinde durulmadan, bir an önce kapatılmaya çalışıldığı da gözlerden kaçmadı.

“Aman canım ne ki, alt tarafı teğmen bunlar, daha rütbeleri ne bunların” diye düşünebilirsiniz. “Aman Allah’ım, neler oluyor cunta hortladı, derhal kelleler uçurulsun” da diyebilirsiniz…

Ben ise, bu olay hakkında geriye de yönelik olarak, idari ve hukuki inceleme başlatılması gerektiğini, değerlendiriyorum.

12 Eylül 1980 darbesinde Hava Harp Okulunda 3 yılını tamamlamış bir öğrenci olmam hasebiyle, o yıllarda yaşadıklarımı unutmuş değilim. 28 Şubat post modern darbe sürecini hala tüm sıcaklığı ile hatırlamam sebebiyle; her ne kadar artık bizim devrelerimizin tamamı emekli olmuş olsa da TSK yapısının ne olduğunu çok iyi bilen bir kişi olarak, bu hadisenin ciddiye alınması gerektiğini ifade ediyorum.  

FETÖ kalkışmasına Millet olarak Cumhuriyet tarihinin en şanlı direnişini gösterip, Osmanlı tokadıyla tüm darbecileri, yurt dışı bağlantıları ile birlikte yerle yeksan etmemizi müteakiben; “artık darbeler ve darbe zihniyeti bitmiştir” naraları atmış olsak da şimdi bir durup, “hele, neler oluyor arkadaş” demek icap etmiştir. Bu, teğmenler vesilesiyle...

Darbeler bitti mi, bitmedi mi? Bitmedi ise neden bitmedi?

FETÖ kalkışmasından sonra tüm askeri okullar boşaltıldı. Çok ciddi temizlik yapıldı. Devlet paranoyak derecede aşırı tepki ile büyük operasyonlar gerçekleştirdi. Haklıydı. Ölüm kalım meselesiydi. “Ya devlet başa ya kuzgun leşe” durumu vardı. “Ya herro ya merro” denildi. ABD aparatı FETÖ, en tehlikeli kanser hastalığı gibi bünyeden temizlenmeye çalışıldı. Buna rağmen, kriptolar varlığını sürdürmeye devam ediyorlar…

Sıfırlanan askeri okullara yeni öğrenci alınırken, Cumhuriyet tarihinin en titiz, en dikkatli mülakatları yapıldı. Mülakatlara bizzat girmesem de komisyonları koordine eden kişi olarak komisyonlarda görev alan tüm üyelerin ne kadar ciddi ve hassas çalıştıklarına şahit oldum. FETÖ iltisaklı bir yana, adeta hasbel kader uzaktan onlara bakmış insanlar dahi alınmadılar. Akrabalık derecesinde suyunun suyu bile düşünüldü. Vatanını milletini seven saf Anadolu çocukları tercih edilmeye çalışıldı. Çocukların zihinlerinde darbeciliğin tozu dahi olmasın diye hassas davranıldı.  

Peki o halde bu çocuklar içerisinden nasıl, cuntacılık emareleri gösteren, Tuzladaki teğmenler hadisesi zuhur etti? Bu meselenin, “bir teğmenin 10 Kasım töreninde yakasına Atatürk fotoğrafı takmamış olması” kadar basit olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Hayır, ben bu kadar basit olduğunu düşünmüyorum. Yakaya bir fotoğraf takılmaması aynı üniformayı giyen iki teğmeni, birbirine bu kadar düşmanca kavgaya götürmez! Belli ki içeride kamplaşma var! Birileri ikilik oluşturmaya çalışmış! Acı ki başarılmış!

Ankara’da mülakatlar esnasındaki şahsi gözlemim ve o zamanlarda kulağıma gelen fısıltıları dikkate aldığımda bende oluşan kanaat; gözlem altına almamız gereken en önemli hususun askeri okullar ve müfredatları olduğu yönündedir.

Mülakatlarda liyakatli, tertemiz çocuklar seçilip, Milli Savunma Üniversitesine gönderildi. Peki, Harp Okullarında neler oldu?

Sayın Cumhurbaşkanımıza açıkça sesleniyorum: “FETÖ Kalkışmasından sonraki öğretim yıllarında, Harp Okullarında ders veren öğretim görevlileri hakkında, emekli ve muvazzaf ayırımı yapmaksızın inceleme başlatılması talimatını verir misiniz, lütfen!”

Kalkışmadan sonra oluşturulan mülakat komisyonlarında görev alan emekli ve muvazzaf askerler ile Bakanlıklardan gelen görevliler, vazifelerini en güzel şekilde yerine getirmişlerdir. Pırıl pırıl öğrenciler seçilerek okullara gönderilmiştir. Peki, okullarda eğitim başladıktan sonra, bilhassa Kara Harp Okulunda özellikle askeri derslerde bu çocuklara neler verilmiştir?

Evet, MSB Rektörü Prof. Erhan Afyoncu ve Kara, Deniz, Hava Harp Okullarının Dekanları da isabetli seçimlerdi. Görevlerinin gereğini yapmaya çalışmışlardır. Kesinlikle onlar hakkında şüphe oluşturma gibi bir niyetim yoktur ve olamaz da. Ancak, bu insanlar sivildiler ve kuruma yabancıydılar. Ellerinde de sihirli değnek yoktu. Derslere eski öğretim görevlileri girmeye devam ettiler. Okullarda görev yapan öğretim görevlileri içlerinde yeterince temizlik yapılmamıştı veya yapılamamıştı. Darbeci zihniyeti taşıyan muvazzaf ve emekli subaylar askeri konularda ders vermeye devam ettiler. İşte teğmenlerin hadisesi bu durumun sonucudur.

Diğer önemli konu ise müfredat! Müfredatta yeterli düzenleme yapılabilmiş miydi? Mesela; demokrasi dersi var mı? Darbeler tarihi dersi var mı? Yapılan bütün darbeler lanetlenerek anlatılıyor mu? İnsan Hakları dersi konulmuş mu? Başka üniversitelerde çok gerekmese de MSÜ'nde bu ve benzeri dersler mutlaka olmalıdır.

Neticeyi kelam; her şerrin hayra bakan bir tarafı da olurmuş, düşüncesinden hareketle teğmenler hadisesi bir sinyal olarak değerlendirilerek; Harp Okullarında hangi dersler okutuluyor ve özellikle askeri alanlardaki derslere kimler giriyor? Bu konu acilen ele alınmalıdır.

Pansuman tedbirlerle derin yaralar kapatılamaz!

Evet, “artık darbeler ve darbe dönemleri bitmiştir” diyoruz.

Ama, zihinlerden de tamamen temizlenmeden darbeler bitmez!

Eğer, saf çocukların zihinlerine, birileri hala zehir enjekte etmeye devam ediyorlarsa, önlem almamak çok büyük gaflettir.

Milli gururumuz, iftihar vesilemiz olan ordumuz yurt dışında, özellikle terör bölgelerinde üstün başarılara imza atarken, içeride üç beş darbeci kalıntısının bu güzellikleri zedelemeye kalkmasına tahammül edilemez, taviz verilemez, tolerans gösterilemez.

Allah yar ve yardımcımız olsun.

Gürcan Onat, 19.12.2023, Fatih.

ÇEVİK BİR-28 ŞUBAT-İSRAİL ÖRGÜSÜ

 “Middle East Forum” isimli bir web sitesi var. Bu sitede 2002 yılında “İstikrar İçin Formül: Türkiye Artı İsrail” başlıklı bir makale yayın...