22 Ağustos 2025 Cuma

SON 5 DAKİKAM

Kendime 5 dakika verdim. Son 5 dakika... 5 dakika sonra öleceğime kendimi inandırıp, ne yapabileceğimi merak ettim.

Saatime baktım, 23:53, süreyi başlattım.

Süre başlar başlamaz, anında trans haline geçer gibi son 5 dakika moduna geçerek, o haleti ruhiyeyi bürünüverdim.

Acaba ne yapacaktım? Pek de düşünmeden, ilk aklıma gelen şey, vitir namazım oldu. Yatsı namazımı mescitte kılmıştım, lakin çoğunlukla yaptığım gibi yine vitir namazımı yatmadan önce eda etmek üzere, eve bırakmıştım. Dolayısıyla, salatı vitir eda edilmek üzere boynumda borç olarak duruyordu.

Hemen kalktım; hızla lavaboya koşup son abdestimi alarak vitir namazıma durdum. Ama bu kılış öncekilere hiç benzemiyordu; daha bir başka kendimi vermiştim, tüm hücrelerimle kılmaya çalışıyordum, adeta Rabbime yönelmiş; bütün gücümle kendimi kabul ettirmeye çabalıyordum. Sureleri daha bir içten daha bir anlamlı okumaya gayret ediyordum. Hele ki; "İyyâke na’budu ve iyyâke neste’în” derken, farklı bir ruh halindeydim, sanki.

Nihayet namaz bitti, saatime baktım; 7 dakika olmuş. Yani, ben şu anda yaşamıyorum; namazımı tamamlayamadan, 2 dakika önce ölmüşüm!

Evet, şu an ölüyüm!

Son beş dakikamı eksik olan namazımı tamamlamaya tahsis ettim ve fakat onu da tamamlayamadan son nefesimi verdim.

Kendi kendime yaptığım bu ciddi denemede; son beş dakika için ilk aklıma gelen ve aceleyle yapabildiğim sadece bu kadar oldu. Halbuki, Azrail Aleyhisselam geldiği zaman; bana, bu 5 dakikalık süreyi de vermeyecek!

Bu konuda merakımı biraz gidermiş oldum; son 5 dakikamı bilsem, ilk yapacağım şey eksik namazımı tamamlamak olacak, demek ki!

Ya geriye kalanlar?

O kadar planlar ve hayaller?

Halbuki ne planlarım vardı ne hayallerim vardı...

Yarın yapacağım bir sürü işlerim vardı; birilerine verdiğim sözlerim, üzerime aldığım icra edilecek sorumluluklarım vardı...

Kentsel dönüşüm nedeniyle binamızı yıktırmıştık; daha evimizi yapacaktık, hem de özenle bezenle yapacaktık, terası nasıl şekillendireceğimizi konuşmuştuk, uzun uzun, eşimle...

Borcum ve alacağım yoktu, çok şükür. Ama dernekte bütün sorumluluk bendeydi; organize ve koordine edilecek bütün faaliyetler…

Her şeyi öylece yüzüstü bırakıp gittim; nasıl toparlayacaklar benden sonra, bilemiyorum. Hesaplar bende, internet şifreleri bende, banka şifreleri bende vs.

Onlarca yapılacak işim vardı, hepsi eksik kaldı...

Evet, her şeyi olduğu gibi bırakıp gittim; o anki halim ne ise öylece gittim.

Bir taraftan da bakıyorum manevi halime, vaziyet sersefil; bu halimle Rabbimin huzuruna nasıl çıkacağım?

Ne demişti, Bediüzzaman? “Biliniz ki mevcudat içinde en kıymetdar, hayattır. Ve vazifeler içinde en kıymetdar, hayata hizmettir. Ve hidemat-ı hayatiye içinde en kıymetdarı, hayat-ı fâniyenin hayat-ı bâkiyeye inkılab etmesi için sa'y etmektir. Şu hayatın bütün kıymeti ve ehemmiyeti ise hayat-ı bâkiyeye çekirdek ve mebde ve menşe olması cihetindedir. Yoksa hayat-ı ebediyeyi zehirleyecek ve bozacak bir tarzda şu hayat-ı fâniyeye hasr-ı nazar etmek; âni bir şimşeği, sermedî bir güneşe tercih etmek gibi bir divaneliktir.” (1)

Ee, en kıymettar olan, hayat birden, ansızın gidiverdi, işte… En kıymettar olan hayatı ne için değerlendirmem gerekiyordu? Sonsuz hayat için hazırlık yapmak suretiyle, hayat- ı bakiyeye inkılab etmesi için… Yapabildim mi? Yapamadım!

Bitti!

Peygamber efendimiz (as): “Benden sonra size dünya nimetlerinin ve zinetlerinin açılmasından ve onlara gönlünüzü kaptırmanızdan korkuyorum.” (2) Diye uyarmamış mıydı?

“Şüphesiz her ümmetin bir fitnesi vardır. Ümmetimin fitnesi (imtihan vesilesi) de maldır.” (3) Dememiş miydi? Elbette, demişti! Kaptırdım mı kendimi? Kaptırdım.

Peki ya bizi yoktan var eden, en kıymetli olan hayatı bahşeden ve ölümü de halk edecek olan ve hesaba çekecek olan Rabbimiz: “Her nefis ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı ancak kıyamet günü tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulursa, gerçekten o kurtuluşa ermiştir. İyi bilin ki, bu dünya hayatı, aldatıcı bir faydadan başka bir şey değildir” (4)

“Dünya hayatı, bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muttaki olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?” (5)

“Herhangi birinize ölüm gelip de «Ey Rabbim, beni yakın bir müddete kadar geciktirseydin de sadaka verip dursaydım, iyi adamlardan olsaydım» diyeceğinden evvel size rızk olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcayın”. (6)

Ayeti kerimeleriyle bizi uyarmamış mıydı? Uyarmıştı!

Öyleyse, şimdi kendi nefsime diyorum ki; son 5 dakika gelmeden önce, son beş dakikanın mutlaka geleceğini, ama o son beş dakikanın dahi sana haber edilmeyeceğini hiç aklından çıkartma, ey nefsim!

Allah Teala hayatın idrakinde olanlardan olmamızı nasip etsin.

Allah Teala yar ve yardımcımız olsun. (Âmin)

Gürcan Onat, 22.08.2025, Üsküdar.

Dipnotlar:

(1)   Barla Lahikası, sayfa:66

(2)   Buhârî, Zekât, 47; Müslim, Zekât, 121-123

(3)   Tirmîzî, Zühd, 26

(4)   Ali İmran 185

(5)   En’am, 32, Ayrıca bkz: Câsiye, 36, Hadîd, 20

(6)   Münafikun:10

NOT: Bu, bir ölüm rabıtası değildir. O maksatla yazılmamıştır. Aklıma ani gelen bir fikirle beş dakika sonra öleceğimi bilsem, acaba ne yaparım düşüncesiyle, kendi kendimi test maksadıyla, kendimi değerlendirmek amacıyla yazılmıştır. Nefsim için, ciddi ve gerçekçi bir test olmuştur. Yazının kaleme alınması test anında değil, bilahare yapılmıştır. O anki duygularımı, hayırlara vesile olması niyetiyle dostlarımla paylaşmayı arzu ettim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SON 5 DAKİKAM

Kendime 5 dakika verdim. Son 5 dakika... 5 dakika sonra öleceğime kendimi inandırıp, ne yapabileceğimi merak ettim. Saatime baktım, 23:53,...