İlki 17 Ağustos'ta başlatılan Kıran
operasyonları kapsamında, bugüne kadar toplam 103 terörist etkisiz hale
getirildi. Güvenlik güçlerince imha edilen 169 mağara, sığınak ve depoda çok
sayıda silah-mühimmat, gıda ve yaşam malzemesi ele geçirildi. 19 İşbirlikçi
yakalandı.
Kıran 1; Hakkari, Van, Şırnak ara
hattında yapıldı.
Kıran 2; Mardin, Batman, Şırnak ara
hattında yapıldı.
Kıran 3; Siirt, Şırnak ara hattında
yapıldı.
Kıran 4; Kars, Ağrı, Iğdır ara
hattında yapıldı
Kıran 5; Diyarbakır, Bingöl, Muş
kırsalında halen devam ediyor.
İçişleri Bakanlığının
koordinasyonunda yürütülen Kıran operasyonlarının genişleyerek sürdürülmesi
planlanıyor.
Diyarbakır Valiliğinden yapılan
açıklamada; devam etmekte olan Kıran-5 operasyonunda 11 Kasım 2019 Pazartesi
itibariyle, bölücü terör örgütü mensuplarınca kullanılan toplam 20 adet kış
sığınağı tespit edildi. Bu sığınaklarda ve toprağa gömülü olarak pek çok
mühimmat ve yaşam malzemesi ele geçirildi.
17 Ağustostan günümüze neredeyse 3 ay
tamamlanmak üzere. Bu 3 ay zarfında doğrusu epey temizlik yapıldı. Peki üst
düzey yöneticilerinden de epey zayiat veren PKK ne durumda; yani bitti mi,
bitiyor mu; bitecek mi?
Son sorudan başlayayım; elbette
bitecek, hiç çaresi yok. Çünkü o kadar kararlıyız ki, bu kararlığımız
karşısında bitmekten başka çaresi yoktur.
Şu an bitti mi? Henüz bitmedi.
Bitiyor mu? Emareleri görünmeye
başladı.
Öncelikle şunu kafamıza koymamız
gerekir ki terör örgütleri hiç bir zaman sıfırlanmaz. Başka tarafa kaydırılır.
Çünkü terör örgütleri artık günümüzde şirket haline gelmiş olduklarından ve bu
şirket sahipleri başka bir iş yapamayacaklarından, yani halkın içine girip,
aralarına karışamayacaklarından ve daha da önemlisi büyük sahiplerinin dünya
hırs ve planları bitmeyeceğinden, bu örgütler bulundukları yerde artık iş
yapamaz haline gelince, yeni görev tanımları ile, yeni mekanlarına
kaydırılırlar. Biz, son zamanlardaki kararlılığımız ve icra ettiğimiz bütün
operasyonlarımız ile PKK için artık bu topraklarda hayat hakkı olmadığını bütün
dünyaya; yani hem kendilerine, hem de sahiplerine ispat etmiş bulunduk.
Çok kısa olarak, fazla detaya
girmeden silahlı kuvvetlerimizin son zamanlarda icra ettiği operasyonlardaki bu
başarılarını neye borçlu olduğumuzu da ifade etmiş olayım; öncelikle silahlı
kuvvetlerden ve kamudan FETÖ mensuplarının temizlenmesi diyebilirim, çünkü
istihbarat veriyorlardı. İkinci olarak, silah teknoloji ve mühimmatta
yerliliğimiz ve ulaştığımız yüksek seviye diyebiliriz, çünkü SİHA'lar göz
açtırmıyor. Üçüncüsü, devlet olarak kararlılığımız ve halkın artık bu
teröristlerden kurtulmak istemesi diyebilirim, çünkü sahada istihbaratımız çok
güçlü. Dördüncüsü, sınır ötesinde yaptığımız harekatlar diyebiliriz, çünkü artık
içeri girişler çok zorlaşmıştır. Beşincisi de ABD ve Rusya ile vardığımız son mutabakatlar diyebiliriz, çünkü onlara
yeni Türkiye'nin ne olduğunu ispatladık.
Evet PKK darma duman ama bence asıl önemli
olan konu PKK değil, PKK'nın ilk çıktığı seksenli yıllardan bugüne kadar güney
doğu bölgelerimizde yaptığı tahribattır. Marksist Leninist ve ateist bir yapıda
görünmeye başladığı ilk günden itibaren, Şafii mezhebindeki, dinine ve
inançlarına çok bağlı olan bu Kürt coğrafyasında hedeflerini açık bir şekilde dillendirmeye
başlayarak, yoğun propaganda ile gençlerin ve çocukların beyinlerini yıkadılar.
Bu hedeflerinden birincisi bölgedeki dini inançları yıkarak, (güya) özgürlük
getirmek. İkincisi ise kadınları, kızları geleneklerden kurtararak, (güya) hürriyetlerine
kavuşturmak. Doğrusunu isterseniz geçen
bu otuz beş senede neredeyse, büyük ölçüde bu hedeflerine ulaştılar
diyebilirim. 1981 yılında Cizre'ye ilk seyahatimi gerçekleştirmiştim. O günden
bu güne bölge halkı tanınmayacak derecede değişti dersem, mübalağa etmiş olmam.
Bir de, biz ASDER-ASSAM olarak, 09-22
Aralık 2014 tarihleri arasında bölgeye raporlama maksadıyla gittik.
2015 yılında "Çözüm Sürecinin
Ulaştığı Aşamada ASDER-ASSAM Raporu" olarak izlenimlerimizi kitap haline
getirip, Cumhurbaşkanlığından başlamak üzere, kamuda ve sivil toplumda ilgili
tüm birimlere bu kitabı gönderdik. Bir de basın açıklaması yapmıştık.
Bu rapor çok önemli tespitleri içeriyordu. Bugün hala bölgede
kalıcı çözüm isteniyorsa, PKK ve benzeri bütün terör örgütlerinden tamamen temizlenmek
isteniyorsa, bu raporda ifade edilmiş olan hususlar tek tek ele alınmalıdır.
Bu raporu bugün dile getirmemin
sebebi, Kıran operasyonlarının yapıldığı bölgelerde, biz beş sene önce dörder
kişiden oluşan üç tim olarak dolaşıp, en üst kamu personelinden halka kadar, iş
adamlarından, odalardan, sendikalardan, sivil toplum kuruluşlarından, belediye
başkanları ve kanaat önderlerine kadar herkes ile ayrı ayrı görüşmüş, bölgenin
nabzını gerçek anlamıyla tutup, rapora dökmüştük.
Benim de içinde bulunduğum birinci
tim, Mardin ve Şırnak illeri ile Kızıltepe, Nusaybin ve Cizre ilçelerindeydik.
İkinci tim, Şanlıurfa, Batman ve
Diyarbakır illerindeydi.
Üçüncü tim, Van ve Hakkari
illerindeydi.
En önemlisi halkın da nabzını tutmayı
becerebilmiştik. Bugün PKK'nın gerçek anlamda bitirilmesini istiyorsak, yöre
halkının duygu ve düşüncelerini hakiki anlamda görmek ve anlamaktan başka çıkar
yolunuz yoktur.
Rapordan şimdilik, sadece;
"Bölgenin Hali Hazır Toplumsal Yapısı-Gruplar" başlığıyla verdiğimiz,
"Birinci Bölüm"ünden özetleme yapmak istiyorum:
"Bölgede nüfusun çoğunluğunu teşkil eden; sosyal
açıdan dört faklı Kürt topluluğunun oluştuğu tespit edilmiştir. Tespit edilen
bu gruplar ve yapıları aşağıdaki gibi açıklanabilir.
Birinci Grup Kürtler: Ehli sünnet ve ümmet anlayışına,
İslami düşünce hassasiyetine sahip olan gruptur. Bunlar Türklerle Kürtlerin iç
içe girdiği, kız alıp verildiği ve etle tırnak gibi bir birinden ayrılmaz bir
birliktelik içerisinde olduğunu savunan topluluklardan oluşmaktadır. Bu grup
Türkiye'den ayrılmayı istememekte, silahlı mücadeleyi de asla tasvip
etmemektedir. Sorunu rejim sorunu olarak görmektedirler.
İkinci Grup Kürtler: Bunlar da ehli sünnet olmakla
beraber, Kürtlerin Kur'an'a göre Allah'ın her millete tanıdığı yaradılış
haklarından mahrum edildiklerini belirtmekte, Kur'an ve sünnete uygun temel hak
ve özgürlüklerin Kürtlere de tanınması gerektiğini ifade etmektedirler.
Devletin Kürtlerle alakalı meseleleri çözmekte yetersiz kaldığını düşünmekte,
temel özgürlüklerin verilerek, akan kanın durdurulmasını istemektedirler.
Üçüncü Grup Kürtler: Marksist-Leninist bağlamda PKK
sempatizanları olan kesimi oluşturmaktadırlar. Nispeten azınlıkta olan bu
silahlı siyasal grup, her durumda Türklerin Kürtlere baskı ve zulüm
yaptıklarını, Kürtlere hayat hakkı tanınmadığını düşünmekte ve bu hakların elde
edilmesi için silahlı mücadeleyi tam desteklediklerini ifade etmektedirler.
Dördüncü Grup Kürtler: Bunlar Hür Dava Partisi
(HÜDAPAR) taraftarlarından oluşmaktadır. Bu oluşum siyasi nitelikte olup,
1990'lı yıllarda "Hizbullah" ismi altında silahlı faaliyet gösteren
ancak daha sonra silahlı mücadeleyi terk ederek, devletin sadece HDP'yi değil, bölgede
kendilerinin de dikkate almasını isteyen, muhafazakar kesimi temsil eden bir
gruptur."
Rapordan şimdilik bu kadar alıntı ile
yetinelim, zamanı geldikçe gerekli bölümleri aktarmaya devam ederiz, ama benim
bu yazımda asıl değinmek istediğim husus, bölgede terörü tamamen bitirmek
istiyorsak, bölge halkını çok iyi tahlil etmek, isteklerini, duygu ve
düşüncelerini iyi anlamak gerektiğinin önemini vurgulamaktır. Bu grupların nüfustaki
yüzdelik oranlarını şu an tahmin edemeyeceğim, lakin zaman içerisinde
değişmeler gösterebileceği de bir gerçektir.
Mercek altına almamız gereken bir
konu da, okullardaki eğitim oranının o yıllarda çok düştüğü ve seviyesinin
oldukça aşağılara inmiş olduğu idi. Şu an hangi seviyede bilemiyorum.
Dağda, ovada , yaylada silahlı
güçlerimiz destanlar yazabilir, ama bölgede, köy ve kent merkezlerinde kalıcı
huzur istiyorsak yöre halkının, yani vatandaşlarımızın, yani kardeşlerimizin
taleplerini çok iyi anlamak, idrak etmek ve yerine getirmek zorunda olduğumuzun
bir hak ve hakikat olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız , vesselam.
Gürcan Onat, 12.11.2019, 01.00,
Fatih.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder