Yüzyılın afetine maruz kalmışsınız; devlet millet kaynaşmasıyla, bütün imkanlarınız ve gücünüz ile seferber olmuş, canhıraş enkaz altından insan kurtarma derdindesiniz.
Gözünüz o an
hiçbir şeyi görmez, sadece yıkıntıların altından gelen ses ve çığlıklara dikkat
kesilerek, bir kişiyi daha gün yüzüne çıkarma derdine düşersiniz.
Kar tipi bir
yandan, ayaz bir yandan, açlık bir yandan; gece bastırınca çöken karanlığı da bir
yandan; ama sizin bunların hiçbirini görecek hissedecek ne durumunuz ne
vaktiniz vardır. Tüm duyularınızla bir can daha yaşatma derdindesinizdir.
Çok şükür,
deprem bölgesinde bütün insanlarımız olağanüstü çabalar ile mucizeler peşinde
koşmaktadırlar.
Sadece, ülke
vatandaşlarımız değil, dünyanın her bir tarafından diğer ülkeler de yardım
ekipleri ve yardım malzemeleri göndermeye başlamışlar.
Bütün bunlar
olurken, adeta aman bir kişi daha kurtulmasın, aman insanlar ölsünler diye,
çalışmaları engellercesine rezil muhalefet anlayışına muhatap kalıyorsunuz; aman
hemen bir karışıklık çıkartalım, kaos oluşturalım, fırsat bu fırsat hükümeti
yıpratalım zihniyetiyle karşılaşıyorsunuz; nasıl bir şey bu, yahu…
Yahu, afatın
siyaseti, politikası mı olur?
Hep
birlikte, yek vücut şeklinde neden birlik olamıyoruz?
Deprem
vurduğunda binalar patır patır çökerken; din, iman etnik kimlik farkı mı
gözetiyor; hep birlikte enkaz altında kalmıyor muyuz? Orada, fikir mi, düşünce
mi, inanç mı var? Parti pırtı mı var?
Bir dur, bir
dur, bir durun!
İnsaniyet
namına, bir damlacık da olsa vicdan namına, kalbinizde zerre kadar da kalmış
olsa o merhamet adına, hiç olmazsa bu ahval ve şerait altında bir durun yahu!
Anladık, bu
kadar kin ve nefret dolusunuz; tahammül dereleriniz tamamen kurumuş. Birkaç gün
sabredin, hiç olmazsa.
Çukurun da
bir dibi olur. Sizin zihniyetinizin dibi de belli değil, magmaya kadar gidiyor,
oradan ötesi zaten cehennem.
Yardıma
koşamıyorsanız, koşanlara engel olmayın, bari bugünlerde manipülasyon ve
provokasyon yapmayın. Birazcık ara verin. Üç gün sonra başlarsınız yine her
türlü yalan dolanlarınıza, çarpıtma ve hilelerinize…
Bu semavi
bir afettir. Böyle zamanlarda insanlar bir olmalı, birlik olmalı, metanet ile
yaralarını sarmaya çalışmalı. Bir taraftan yaramazlık yapan çocuğun ebeveynine
sarıldığı gibi Rabbisine sığınmalı, tövbe etmeli.
Güneş
tutulunca küsuf namazının vaktinin girmesi gibi şimdi insanlık his ve duyguları
ile donanma, kalbimize şefkat ve merhamet doldurma, milletçe tek vücut olarak
yardıma koşma ibadetini yapma vaktidir.
Yaptığımız
hataları tekrarlamamak için söz vermeliyiz, yaşananlardan ders çıkartmalıyız.
Bir daha aynı acı ile karşılaşmamak için hayatımıza yeni kurallar getirmeliyiz.
Gelin, hep
beraber tövbe edelim.
Fay
hatlarının olduğu şehirlere beş kattan yüksek apartman dikmeyelim. Üç kuruş fazla
kazanacağız diye demirden, çimentodan çalmayalım.
Deprem öldürmüyor,
müteahhit öldürüyor. Bu kaçıncı aldanış.
Yarın öbür
gün İstanbul'da aynı acıları yaşamayalım.
Artık idrak
edelim, ülkemiz fay hatları üzerindedir. Bu, Allah’ın kevni kanunudur! Yine
sarsılacağız, yine sarsılacağız, yine sarsılacağız…
Tövbe etmek
hatadan dönmek demektir. Biz de artık hatalarımızdan, yanlışlarımızdan dönelim.
Milletimizin
başı sağ olsun, Allah yar ve yardımcımız olsun, Rahmetini üzerimizden eksik
etmesin.
Gürcan Onat,
10. 02. 2023, 18.00, Fatih.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder