Derneğe geldiğim bir gün, kapı girişindeki çantacı komşum küçük bir pusula uzatarak:
- Bu size gelmiş, dedi.
Pusula, Kadıköy İskele Polis Merkezine davetiye idi.
Merakla, hemen İskele Polis Merkezine gittim, ilgili büroyu buldum. Meğer, hakkımda bir şikâyet varmış; bu nedenle, ifademi almaları gerekiyormuş.
-Tamam, dedim. Buyurun, ne istiyorsanız anlatayım.
20 Mart 2020 tarihinde Enver Aysever isimli gazeteciye, X (twitter)
platformunda “terörist” demişim; bu nedenle ifademi vermemi istediler.
Önce çok şaşırdım, böyle bir şey hatırlamıyordum, üzerinden
koskoca 4 küsur yıl geçmiş.
Sağ olsun, kadın polis X platformu üzerinden arama yaparak benim
paylaşımımı buldu.
Resmi görünce, tabii ki hemen hatırladım; Enver Aysever, bir
rezil karikatür paylaşmıştı; Kerem Önder isimli bir şahıs da X platformunda o
karikatürün üzerine “Halkın bir bölümünü diğer bölümüne tahrik ederek Müslümanları
alaya alan #EnverAyseverTeröristtir, bu şahıs TCK 216'yı Açıkça ihlal etmiştir.
Müslüman Kardeşlerimiz gereken ihtimamı gösterip şikâyet etsinler.” Yazarak,
tekrar paylaşmış.
Ben de o paylaşımı görüp, üzerine; “Enver Aysever isimli
şahıs bir teröristtir; savcıları göreve davet ediyorum” yazarak, tekrar
paylaşım yapmıştım.
Orada yazdığım “teröristtir” kelimesi Türk Ceza Kanunu’na
göre suçmuş. Bu nedenle benim hakkımda ceza davası açmışlar.
Böylece, 66 yaşımda sanık olarak ifade vermeyi de tatmış
oldum.
Tarih 05.02.2025 - 11:10, ben söyledim; polis memuru yazdı: “Enver
Aysever ilgili tarihte X (twitter) platformunda paylaşmış olduğu “SADECE BU
SORUN!” yazısı altında paylaşmış olduğu karikatür fotoğrafı ile halkın bir
bölümünü diğer bölümüne tahrik ederek dindar insanlarla alay eden bir paylaşım
yapmıştır. TCK 216 maddesini ihlal etmiştir. Bunun üzerine ben de devletimin
sayın savcılarını göreve davet ettim. Takdir Türk Milleti adına karar verecek
olan yargınındır. Diyeceklerim bundan ibarettir” diyerek, altını imzaladım.
İfademi alan kadın polise: “Şimdi ne olacak”, dedim?
- Karşı tarafın avukatı sizi arar, dedi.
Teşekkür ederek, derneğin yolunu tuttum.
Nitekim, bir gün evime uzlaşma kâğıdı geldi. Ben konuyu
avukatıma havale ettim. Avukatım, ilgili avukatı arayarak görüştüler; 40.000
lira para talep edilmiş. Eğer 40.000 lira verirsek, davadan vaz geçeceklerini
ifade etmişler. Tabii ki kabul etmedik. Devletimizin adil mahkemelerine
sığındık.
Uzlaşmayı kabul etmeyince, Türk Ceza kanununun: 125/2-4,
53/1 maddeleri gereğince hakaret davası görülmek üzere, 20.06.2025 tarihinde
saat 10:25’te İstanbul Anadolu16. Asliye Ceza Mahkemesine sanık olarak davet
edildim.
Günü ve saati geldi; sanık olarak, mahkemede hâkim huzuruna dikildim.
Aklıma mahkemeyi Kübra geldi; “Yarabbi, o gün orada sen yardım et” diye, Rabbime yalvardım. Şu dünyada, şu geçici hayatta, basit bir dava bile insana nasıl ruhi sıkıntı veriyor, eziyet oluyor. Ya oradaki tüm hayatımızı ilgilendiren ve ebedi hayatımızı şekillendirecek olan; asıl ve hakiki mahkeme acaba nasıl olacak; o dehşetli halini düşününce ürpermemek mümkün değil. Sanık pozisyonunda hâkimin karşısında, el pençe divan dururken, insan daha güzel tefekkür yapabiliyor.
Karşı taraf gelmemişti ne Aysever ne de avukatı. Mazeret
beyan etmişler.
Avukatımın beyanıyla; onlar gelmese bile, ceza davası olması
münasebetiyle ve suçun da sabit olmasıyla, dava görülebilirmiş.
Hâkim hanım suçlamayı okudu ve bu konuda neler söyleyeceğimi
sordu.
Öncelikle bu ifademin, yani terörist dememin suç olduğunu
bilmediğimi söyledim. (Gerçekten bilmiyordum. Beni tanıyanlar çok iyi bilir ki;
insan hakları konusunda son derece duyarlıyımdır. Asla bilerek ve kasten
hakaret etmem. Ondan da öte, kul hakkı konusunda çok korkağımdır; kesinlikle
kul hakkı ile Rabbimin huzuruna çıkmak istemem. Belki bu yazıyı yazmamın bilinç
altımdaki bir sebebi de Enver Aysever’e de ulaştırıp, eğer birbirimize hakkımız
geçmişse helalleşmek içindir)
Sonra da Enver Aysever’in o karikatürü paylaşmakla
Müslümanlara hakaret ettiğini, benim de dindar bir insan olmam hasebiyle
etkilenip, tahrik olduğumu; bu şekilde, devletimin savcılarını göreve davet
ettiğimi ifade ettim. FETÖ kalkışmasından sonra MSB tarafından subay, astsubay,
askeri öğrenci alımları için göreve çağırıldığımı, mülakatlara katıldığımı,
orada zaten FETÖ ile mücadele etmenin arkasından, o ruh hali ile dönüp sonra da
böyle bir paylaşım görünce; bu paylaşımı terör eylemi olarak değerlendirmiş
olduğumu da ifade ettim. Çok da uzun konuşmadım.
Avukatım da bir iki cümle söyleyip, beraatımı talep etti.
Hâkim ile savcı, aralarında konuştular, değerlendirdiler
sonra bize dönüp; bu suçun ön ödeme kapsamına alındığını, söylediler. TCK 75.
Maddesi gereğince toplam: 11.210 lira devlete ödersek, “davanın düşme kararı”
verilebileceğini söylediler.
Avukatım ile bakıştık, hiç tereddüt etmeden kabul ettik.
Ön ödeme kanunu hakkında detaylı bilgiyi aşağıda (*)
paylaşıyorum. Bu çok önemli bir düzenleme olmuş.
Ne yazık ki bazı uyanıklar, sosyal medyada insanların hassas
oldukları konularda aşağılayıcı yayınlar yapıp, kendilerine hakaret
ettiriyorlarmış. Sonra da avukatları vasıtasıyla ceza davası açıp uzlaşma adı
altında para talep ederek, bu yolu geçim haline getirmişler. Devletimiz bu
durumu fark ederek; Hakaret (125 inci maddenin ikinci fıkrası, üçüncü
fıkrasının (b) ve (c) bentleri ve dördüncü fıkrası) suçunu, 14.11.2024
tarihli ve 32722 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan 7531 sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 15 inci maddesi ile ön ödeme kapsamına
almış.
Harika bir iş olmuş, bu işi kazanç kapısı haline getirenler
avucunu yalamaya başlamış. Böylece, toplumda gereksiz gerilimler de son bulur
inşallah.
Neticeyi kelam: Ey Aysever o karikatürü paylaşmasaydın da
bunca şeyleri yaşamasaydık olmaz mıydı? Dünyada savaşlar yaşanmaya başlamışken;
en çok birlik ve dayanışmaya ihtiyacımız olan bu zamanda; Türkiye’de yaşayan vatandaşlar
olarak bizler, içte birliği tesis edemezsek, dış düşmanlara ve ülkemizi bölmeye
çalışanlara karşı nasıl mücadele edebileceğiz. Bak görüyorsun İran’ın içerisinde
nasıl İsrail ajanları yerleşmişler, nasıl vuruldular... Yarın, bir gün bizim
üzerimize gelmeyeceklerine garantimiz mi var? Bizim, ülke olarak tüm
vatandaşlar; inancı, etnik kimliği ne olursa olsun birlik ve bütünlük
içerisinde olmamız gerekmiyor mu? Türk, Kürt, Ermeni, Sünni, Alevi, Nusayri,
Ortodoks ne olursak olalım; aynı gemide bulunmuyor muyuz?
Aysever’in paylaştığı ve mahkemeleştiğimiz karikatürü
dostlarımın değerlendirmelerine sunuyorum. Umuyorum, bu tür karikatürler bir
daha paylaşılmaz. Birbirimize hakaret ederek, aşağılayarak, kutuplaşarak hiçbir
yere varamayız.
Bilakis dünyanın ısıtılmaya çalışıldığı, kıyamet savaşına
zorlandığımız böyle bir zamanda, her zamankinden daha fazla birlik olmaya
ihtiyacımız var. Herkes inancını dilediği gibi yaşasın, birbirimize tahammül
edelim.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Gürcan ONAT, 26.06.2025, 11.00
(*) Önödeme, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 75 inci
maddesine göre, uzlaştırma kapsamında kalan suçlar hariç olmak üzere, sadece
adli para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının
üst sınırı 6 ayı aşmayan hapis cezası gerektiren suçlar bakımından, kanunda
gösterilen usule göre belirlenen belli bir miktar paranın, şüpheli/sanık
tarafından süresi içerisinde ödenmesi durumunda, kamu davasının açılmamasını ya
da açılmış olan kamu davasının düşürülmesi sonucunu doğuran alternatif bir çözüm
yöntemidir.
Önödeme kurumun etkinliği ve
uygulanabilirliğinin artması için, 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren, 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 12 inci maddesi ile kurumun
düzenlendiği 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 75 inci maddesinde değişiklikler
gerçekleştirilmiştir. Yapılan düzenlemelerle önödeme kurumunun kapsamı da
genişletilmiştir.
Kurumun uygulama şartları, 5237 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin birinci
fıkrasında düzenlenmiştir. Maddeye göre önödeme; yalnızca adli para
cezası yaptırımını içeren ya da kanun maddesinde
öngörülen hapis cezasının üst sınırı 6 ayı geçmeyen suçlarda uygulanmaktadır.
Ayrıca önödeme teklifi yapılan suçun uzlaştırma kapsamında olan suçlardan
olmaması gerektiği de açıkça belirtilmiştir. Suç, sadece adli para cezasını
veya kanunda öngörülen hapis cezasının üst sınırı 6 ayı geçmeyen suçlardan olsa
bile, uzlaştırma kapsamında ise, faile önödeme önerisi yapılamamaktadır.
Ayrıca, 5237 sayılı Kanunun 75 inci
maddesinin altıncı fıkrasına göre bir kısım suçlar, ceza miktarları
dikkate alınmaksızın önödemeye tabi olarak belirlenmiştir. Bu suçlar;
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun;
- 98 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi” suçu,
- Hakaret (125
inci maddenin ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bentleri ve dördüncü
fıkrası) suçu, (14.11.2024 tarihli ve 32722 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
7531 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 15 inci maddesi
ile kapsama alınmıştır.)
- 171’inci maddesinde yer alan “genel güvenliğin
taksirle tehlikeye sokulması” suçu,
- 182’nci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen
“çevrenin taksirle kirletilmesi” suçu,
- 264’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma” suçu,
- 278’inci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında
yer alan “suçu bildirmeme” suçu,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder