Güç elinde iken her türlü zulmü yap, bin bir rezillik içerisinde halkı perişan et, sonra yaşlanınca bu zulümler buhar olup uçsun; oh ne ala memleket…
28 Şubat’ın anlı şanlı paşalarından
olup, mahkemede suçlu bulunarak, rütbeleri sökülen erlerden birisi tutuklu
bulunduğu zindanda ölmüş. Diğerleri ölecekleri günü bekliyorlar…
İsmi gerekmez, bizim için
şahsiyetleri değil yaptıkları işler önemli, zira…
Kendisini tanımam, aynı kuvvette
görev yaptığımız halde hiç karşılaşmadık.
O, korgeneral rütbesine kadar
yükselmiş; ben ise binbaşı iken emekli olmak zorunda kaldım.
O, şimdi er olarak terki dünya
eyledi; ben ise binbaşı emeklisi olarak hayatıma devam ediyorum.
Hakkımı helal etmiyorum!
Sadece ben değil, binlerce 28 Şubat
mağduru insanlar da haklarını helal etmiyorlar.
Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat
süreci, Rabbimin lütfu ihsanı ile 10 yıl bile sürmedi.
Tepetakla oluverdiler; o heybet ve
kibirlerinden yanlarına yaklaşılamayan kâğıttan kaplanlar, mahkeme kapılarından
içeri girerken süt dökmüş kediler gibiydiler...
Şimdi ise zindanda son nefeslerini
verecekleri günlerini bekliyorlar. Birileri de vicdanlarımızla oynamaya
yelteniyor. Çok yaşlanmışlar, hastalıkları varmış, dayanacak durumda
değillermiş, falan filan… E, işte onu; cevizi kabuğu ile yutarken düşünecektin,
demezler mi adama, her yediğin herzenin çıkışı da olacak, değil mi?
Biz, o yıllarda, hep ahireti düşünerek
teskin ve teselli olmaya çalışıyorduk. İman, ne büyük bir nimetmiş, meğer! Bu
zavallılar, iman nimetinden de yoksun oldukları için ne tövbe edebiliyorlar ne
de ahirette kendilerini nelerin beklediğinin farkındalar…
Oysa, bilmiş olsalardı ki; bu hayat
bir sınav idi, asıl ebedi hayat öldükten sonra başlayacak, o zulümleri yaparlar
mıydı acaba?
Bilemiyorum, lakin inandığım bir konu
var ki; bu zalimlerin ahiret hayatlarının yanında şu an bulundukları hapishane,
cennet bahçesi gibidir.
Öyle çok ah aldılar ki, satırlara
sığacak gibi değil.
O yıllarda yaptıkları zulümler arşı
alaya ulaştı; o kadar ki, gayreti ilahiye’ye dokundu...
Binlerce subay astsubay
mesleklerinden edildi, damgalanarak sokağa atıldı. Binlerce kız öğrenci
okullarına alınmadı. Psikopat manyaklar tarafından ikna odalarında,
öğrencilerin ruhi dengeleri bozulmaya çalışıldı. Kadın memurların başörtüleri
çıkarttırıldı… Salyaları akan, kuduz köpekler gibi hırlayarak saldırdılar,
Müslümanların üzerine… Ekonomi gayet güzel giderken hükümeti alaşağı ettiler;
memleketi milyarlarca lira zarara soktular. Tüyü bitmemiş yetimlerin hakları
var bu zalimlerin üzerinde…
Brifing yiyen, güya yargı ve medya
mensupları hala zihnimizde duruyor. Hepimizin bildiği medyada yer alan, o
fotoğraflar hala gözlerimizin önünde, hiç birisi hafızamızdan silinmedi.
Silinmeyecek!
Çünkü yara kabuk bağlamadı. Zira,
hala, gasp edilmiş olan haklar iade edilmedi.
Zalimlerin bir kısmı yakalandı,
zindanlara tıkıldı ama mazlumların yaraları tedavi edilmedi.
FETÖ’nün mağdur ettikleri, eski
görevlerine iade edildi. Rütbeleri verildi. Lakin, 28 Şubat BÇG çetecilerinin
mağdur ettikleri görevlerine iade edilmedi, rütbeleri de verilmedi,
tazminatları da verilmedi.
O, aşağılık zalimler orduevlerinde
kafa çekip, kahkahalar atarken, memleketin asıl sahibi olan Anadolu’nun masum
evladı YAŞ’zede astsubayım pazarda bazlama satarak evde aç bekleyen yavrucuklarına
yiyecek götürme derdindeydi.
Unutmadık, unutmayacağız.
Geçen yıllar zalimlerin işledikleri zulümleri
yok etmedi ve etmeyecek.
Hepinizin o zindanda son nefeslerinizi
verip, inanmadığınız ahiret yolculuğuna çıkışınızı ibretle izleyeceğiz ve lakin
asıl ahirette, mahkemeyi kübra’da sizden, nasıl haklarımızı alacağımızı, işte
asıl orada göreceksiniz.
Ey, BÇG çetecileri ve yardakçıları…
Gürcan Onat, 28.12.2022, 14.30, Fatih.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder