İhanet 28 Şubat 1997’de başladı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin,
vatanını milletini canından aziz bilip; görevini en güzel şekilde yapmaya
çalışan; şerefli haysiyetli dindar insanları, 28 Şubat post modern darbesinin,
hain BÇG çetecileri tarafından bünye dışına itildi…
Boşalan kadrolara FETÖ’nün
sinsi yılanları yerleştirildi. Bu sinsi yılanlar çok hızlı ürediler ve
yayıldılar.
ABD’den aldıkları güç ve
yardımlarla TSK’nde çoğunluğu ele geçirdiler.
Sadece TSK’nde değil, Emniyet
Teşkilatı, Yargı Kurumları başta olmak üzere devletin birçok kurumunda
çöreklendiler.
TBMM’nde de yerlerini aldılar.
Sadece bir parti içinde kümeleşmediler, farklı partiler içerisinde de yapılandılar.
Hatta kendilerine prim vermeyen liderleri kumpaslar ile yerlerinden edip, kendi
elemanlarını Başkan yaptılar.
Medya da kontrolleri
altındaydı. Sağdan sola tüm yayın gruplarına sızdılar.
Bir tek MİT üzerindeki planları
istedikleri gibi gitmedi.
Bir de uzun adama etki
edemiyorlardı…
MİT Başkanı ve uzun adam
üzerinde kumpaslar denediler; uzun adam ferasetiyle tuzaklarını bozdu.
Gençlik üzerinden dış destekli
gezi kalkışması denediler; uzun adam bunu da yemedi…
Rahmetli Erbakan ile oldum
olası yıldızları barışmamıştı, baş iblisin. Erbakan hiç yanına yaklaştırmadı,
hoca müsveddesini…
AKPARTİ kurulunca bunu fırsat
bilip, hemen içine çöreklendiler. Epeyce, milletvekili kılığında zehirli yılanlarını
meclise gönderdiler. Lakin uzun adama bir türlü tesir edemiyorlardı. En yakın
kurmay kadrolarına kadar sızdılar, ama yine de başarı elde edemediler.
Son çare; artık, kalkışma idi…
15 Temmuz 2016 günü geldi,
çattı.
Yıllardır, bu gün için
hazırlanmışlardı. Müttefikleri ya da sahipleri olan ABD ile ilmek ilmek örmüşlerdi,
kalkışmanın nasıl yapılacağını. Tüm kurmayları ile en ince detaylarına kadar
çalışmışlardı. Başarısızlık mümkün değildi…
Sinirler iyice gerilmişti…
Heyecan son haddindeydi…
Uyanmakta olan dev artık
sonsuza kadar uyutulacak, Osmanlının son zamanlarında ezilememiş olan başı bu
sefer tamamen ezilecek, bir daha asla ayağa kalkamayacak hale getirilecek,
ümmetin son ümidi de yer ile yeksan edilecekti…
Hainler her şeyi hesaba kattılar
her şeyi hesapladılar, ancak hesap edemedikleri, atladıkları sadece tek bir şey
kalmıştı ki en önemli olan da buydu, aslında.
Zira O dilemez ise hiçbir şey
olamazdı!
Onlar, Allah Teâlâ’nın muradını
hesaba katmadılar. Onlar, Allah Teâlâ’yı hiç düşünmediler.
Allah Teâlâ, bu hadimi din
olan milleti merhumeyi yalnız bırakmadı…
Hainlerin planlarını kendi
başlarına geçiriverdi.
O gece, adeta ümmeti Muhammed’in
kalplerine bir ilham ı umumi ile vatandaşlarımızın, sorgusuz sualsiz sokağa
fırlamalarını nasip etti. Selalar gürül gürül gökyüzünü inletirken, millet bir
kez daha kahramanlık destanı yazmaya başlamıştı bile…
Darbe kalkışması daha
başlarken bitmişti. Artık yapılacak bir şey kalmamıştı; can havliyle, sadece
katliam yapabilirlerdi. Ve onu yaptılar. 252 canımızı şehit ettiler.
ASDER Yönetim Kurulu olarak o
gün, aylık Yönetim Kurulu toplantımızı yapmıştık. Dönüşte, Boğaz Köprüsünden
geçerken tankları görmüş, sebebini anlamaya çalışmıştık. Evlerimize
vardığımızda, televizyon yayınlarını izleyince hain kalkışmayı anladık.
Whatsapptaki birçok gruplarda birçok
dernek, vakıf mensupları birbirleri ile haberleşerek, kendilerini sokaklara
attılar.
Vatan Caddesinde, Emniyet Genel
Müdürlüğü halk tarafından koruma altına alındı. MAZLUMDER’li arkadaşlarım
buradaydı. Saraçhanede, İBB binasına halk akın etti. Bir taraftan dalga dalga
havaalanına doğru, insanlar sel olup aktılar.
Ben, bir taraftan televizyon
başında kanal kanal gezerek, sıcak gelişmeleri takip etmeye çalışıyor; bir
taraftan farklı arkadaşlardan gelen mesajları farklı bölgelerdeki arkadaşlarla
paylaşıyor, adeta Savaş Harekât Merkezindeki gibi insanları yönlendirmeye
çalışıyordum. Mesajlardan ve haber iletmekten başımı kaldıramadım.
Nihayet, sabaha doğru mesajlaşmalar
biraz hafifledi; hemen abdestimi tazeleyerek, ev halkıyla helalleşip, dışarı
çıkarken televizyonlar, hainlerin teslim olma görüntülerini vermeye başladılar.
ASDER olarak biz, 28 Şubat
sürecinde darbelere karşı koyma planı yapmıştık. Bunu da ilan etmiştik.
Özellikle o yıllarda, hain BÇG çetecilerinin post modern olarak, medya
marifetiyle icra ettikleri darbelerini fiili darbeye çevirme söylentileri yayılmaya
başlamıştı. Böyle bir hainlik karşısında biz, ASDER mensupları olarak, ne
yapmamız gerektiğini konuşmuş ve bazı önemli kararlar almıştık. Zaten, BÇG
çetecilerine karşı hınçlı olduğumuz için gözümüzü tamamen karartmıştık. İlk yapacağımız
eylem, hepimizin arabalarımıza atlayarak, tankların geçiş güzergâhlarında
yolları tıkamak olacaktı. Kesinlikle evde kalmayacak, sokakları tutacaktık.
BÇG çetecilerinin ASDER’i
yakından takip ettiklerini biliyorduk. Çünkü ilk yayınladığımız “Ben
Disiplinsiz Değilim” kitabını, bir Asteğmen göndererek satın aldırmışlar ve
incelemişlerdi. Kendilerinin baş belalıları olacağımızı çok iyi biliyorlardı.
Nitekim aslında oldukça ödlek
olan, hain BÇG çetecileri fiili darbeye geçemediler. Hükümeti düşürdükleri için
amaçlarına ulaşmış olarak, kurdurdukları uşak hükümetleri aracılığıyla, milleti
yıkım programlarını uygulatmakla meşgul oldular. ASDER olarak planımızı
uygulayamadık.
15 Temmuzda da zaten halk kendini
sokağa atmıştı.
Lakin eğer, bundan sonra bir
daha darbe kalkışması olur ise; hiçbir ASDER’li evinde oturmayacak, hainlere
karşı ne gerekiyor ise yapacaktır. Bütün hainlerin dikkatine…
Gerçi eminim ki; artık, asla
darbe yapmayı akıllarından dahi geçirmeyeceklerdir.
Türkiye’de darbeler bir daha dirilmemek
üzere, ebediyen toprağa gömülmüştür.
Fakat ben biliyorum ki iç ve
dış düşmanlarımız rahat durmayacak, şahlanan bu milleti durdurmak için ellerinden
gelen tüm kaos planlarını yapacak ve yeni tertipler kuracaklar.
Biz de bunları bozmak içim tüm
gücümüzle çalışacağız.
Son olarak şunu ifade
etmeliyim ki; bugün Saraçhane parkında Cumhurbaşkanını dinlemeye gelen
milletimin ruh halini görünce, değil uşakları ABD’ndeki sahipleri gelse, bu millete
vız gelip tırıs gideceğine yakinen şahit oldum.
Allah Müminlerin yar ve
yardımcısıdır.
Gürcan ONAT, 15.07.2022, 22.00, Fatih.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder