Nihayet Covid 19 ile tanışmak ve birlikte birkaç hafta yaşamak nasip oldu. Covidin başlaması ve devamı süreci bende ibretlik bir durum arz ettiğinden, benim yaptığım hataların örnek olması ve dostlarımın bu tür yanlışlıklar yapmamaları için yaşadıklarımı paylaşma ihtiyacı hissettim.
İlk ve en büyük hatam kendime aşırı güvenmem ile bu
hastalığı basit görüp, hafife almam oldu. Bu hastalık küçük görülecek, hafife
alınacak, basit bir hastalık değilmiş. Bana bulaşsa da ben sirke ile gargara
yaparım, bol su ile ciğerlere indirmeden, geri gönderirim düşüncesindeydim.
Halbuki gelmiş işlemeye başlamış, ben farkında olmadan kan değerlerimi alt üst
edivermiş.
İkinci büyük hatam; bende herkeste olduğu gibi zahiri
görüntüler vermediği için umursamamak oldu. Beni aldatan herkesin yaşadıklarını
yaşamam gerektiği düşüncesiydi. Örneğin; halsizlik, dermansızlık, sırt, omuz,
eklem ağrıları, tat ve koku kaybı, şiddetli öksürük hiç olmadı. Bu belirtiler
olmayınca ilk dört gün virüs vücuda girip işlemlerine başlamış olduğu halde ben
soğuk algınlığı yaşadığım zannındaydım.
Virüs vücuda 7 Nisan Çarşamba günü girdi. İlk dört
gün ayakta normal faaliyetlerime devam ettim. En ufak bir halsizlik ve
dermansızlığım olmadı. Sadece vücudumda kırılmalar oluyordu. Özellikle göğüs
kısmım mideme kadar üzerini sıvazlayınca kırılma şeklinde tepki veriyordu. İlk
dört gün bütün belirti sadece bu idi. Düzenli ilaç almadım. Aspirin, coraspin
bir kaç adet kullandım.
Allah'tan daha işin başında iken Ankara'da yaşayan
kıymetli dostum doktor kardeşim ile irtibat haline geçmiştik. Kendisi
benim durumumdan şüphelenerek test yaptırmamı istedi.
11 Nisan Pazar günü Özel Fatih Hastanesine giderek
Covid testi yaptırdım. Test sonucunu ertesi günü aldık. Negatif idi. Doktor kardeşim negatiflerin yarısının doğru olduğunu söyledi, yani yüzde elli
ihtimal ile pozitiftim. Ama ne yazık ki sistem negatif gösterdiği için pozitif
işlemleri yaptıramıyorduk.
Benim iki büyük hatam; yani hafife almam ve müdahale
etmemem neticesinde 12 Nisan Pazartesi günü virüs beni yatağa düşürdü. Dört gün
içten içe sinsi bir şekilde ilerleyip, hiç bir belirti vermeyip, birden tamamen
aciz bir şekilde sırt üstü yatırıvermişti. Öyle ki; yatakta oturur vaziyete
dahi gelemiyordum. Doktor kardeşim takviye ilaçlar yazdı. Onları
eczaneden aldırıp, kullanmaya başladım. Lakin pazar gününe kadar diyebilirim
ki, hayatımın en aciz, en perişan yedi gününü yaşadım. İşin ilginç yanı nefes
almamda bir sorun yoktu, nefesim kesilmedi, rahat nefes alabiliyordum. İştah
tamamen gitti, ilaç alabilmek için üç lokma kuru ekmek yiyor, onu da ağzımda su
ile ıslatarak yutabiliyordum.
Bu ikinci evrede Sağlık Bakanlığı en kötü sınavını
verdi. Ankara'dan doktor Sedat kardeşim çok uğraştı, ben acil servisle
görüşmeler yaptım, hatta aile hekimim telefon ile aradı; Sedat kardeşim ona da
ulaşmış, lakin eve bir ambulans getirtemedik. İstediğim şey eve gelip test
yapmaları idi. O zaman virüs ortaya çıkacak ve hemen karantinaya alınıp, acil
ilaç tedavim başlayacaktı, böylece kısa zamanda iyileşme imkanı bulacaktım.
Bakanlık inat etti, eve gelmedi. Gelmeleri için evde bir pozitif vaka olması
gerekiyormuş. Israrla benim hastaneye kendi imkanlarımla gelmemi istiyorlardı,
oysa yataktan kalkmam hiç mümkün değildi. Anlatamadık. Arkadaşım Reşat kardeşim
komşusunun ambulans şoförü olduğunu istersem bana yardıma gelebileceğini söyledi
ama benim yatakta kıpırdamam dahi mümkün değildi. Benim tek isteğim eve gelip
test yapmalarıydı. Yapmadılar.
Böyle ıstırap ile 7 gün geçti.
Bütün acziyetimle ve çaresizliğimle yatakta perişan
bir halde yatmaktan başka bir şey yapamıyordum.
Kritik hamle yeğenim Ayşenur'dan geldi. Nasıl
becermiş ise eve ambulans göndermişti.
18 Nisan Pazar günü Ambulans gelerek beni Taksim
Eğitim ve Araştırma hastanesine götürdü.
Hastaneye geldiğimde bitik vaziyette idim. Bu andan
itibaren Sağlık Bakanlığı personeli çok güzel performans sergilediler.
Hastaneye alındığım andan itibaren bütün işlemler son derece süratli ve güzel
bir şekilde tamamlandı. Hemen maske takıldı oksijen almaya başladım, kan
tetkikleri güzelce yapıldı, kalp EKG, ciğer tomografi ne gerekiyorsa hızlı bir
şekilde yapıldı, serumlar peş peşe veriliyordu. İkindi saatlerinde hastaneye
varmıştık, akşam olmadan covid servisine yatışım tamamlandı.
Böylece 10 gün sürecek olan üçüncü evreye geçmiş
olduk.
Ciğerimin yarısı kaplanmış, kan değerlerim çok kötü,
oksijen satürasyonu 80'lere inmiş, yani aslında yolun yarısını geçmişim
farkında değilim. İlk günler hastalık seyri kötü gidiyor. Biraz daha geç kalmış
olsaydım, yoğun bakıma alınma ihtimalim çok yüksek idi, oradan da çaresiz bir
şekilde dünyayı terk etmeye doğru yollanış. Israrla kronik rahatsızlıklarımın
olup olmadığını soruyorlardı. Böyle bir rahatsızlığımın olmaması benim için
büyük bir lütuf oldu, çünkü bu tür rahatsızlıklar tedaviyi çok
güçleştiriyormuş.
Allah Teala bana insanoğlunun aslında ne kadar aciz,
ne kadar zayıf, ne kadar güçsüz ve çaresiz olduğunu bu virüs vasıtasıyla hakkel
yakin müşahede ettirdi. Zaten malumat olarak aciz, zayıf, güçsüz yaratıklar
olduğumuzu bilirdim. O malumatın hakikatini, bizzat yaşayarak, iliklerime
kadar, ruhumun her zerresinde Rabbim bana gösterdi. Sırt üstü yatıp beklemekten
başka hiçbir şey yapamıyorsun. Sadece bekliyorsun. Vücut bir yerlere gidiyor,
sen sadece izliyorsun, çok acayip bir hal.
Ben, kendi hatamla bu duruma düştüğüm için, zaten
günahlarım ve gafletim sebebiyle Rabbime dua etmeye de yüz bulamıyordum.
Tek çarem vesilelerdi. Ben de onlara sığındım. Yaşlı
annem ağlıyordu, göz yaşı döküyordu. Annemin o annelik merhameti ile döktüğü
gözyaşlarını Rabbime sundum, o gözyaşlarına rahmet ile şifa diledim. Üstadım,
hocalarım, kardeşlerim, ağabeylerim, arkadaşlarım, akrabalarım, dostlarım
haberi olan herkes dua etmeye başlamıştı. Ben bütün bu duaları topladım, ismen tek
tek hepsini Rabbime arz ettim, o dualar ile şifa talep ettim. Elhamdülillah
Rabbim benim için yapılmış olan duaları kabul etti. Vücut tedaviye müspet tepki
verdi. Dördüncü günden sonra iyileşme başladı.
Sekizinci günden sonra kan değerleri normal hale
gelmeye başlamış. Oksijen satürasyonu 99'ları göstermeye başladı. Oksijen
miktarını azalttılar. Ertesi günü maskeyi tamamen kaldırıp, makineden
çıkarttılar. Bütün gün bir sorun yaşamadık, oksijen satürasyonu 94'ten aşağı
inmiyordu.
Dokuzuncu gün doktor artık kan değerlerimin
düzeldiğini taburcu edebileceklerini söyledi. Lakin ben acele etmek istemedim,
bir gün daha gözetim altında kalmak istediğimi belirttim. Kabul ettiler. Böylece
10 günü tamamlamış olarak çarşamba günü öğlenden sonra hastaneden ayrıldım.
Hastanenin güzel bir hizmeti de varmış, hastane arabası ile beni eve kadar
getirdiler. Allah Teala devletimize zeval vermesin. Bütün odalar doluydu ve
görevliler ihtimam ile vazifelerini gayet güzel yapıyorlardı.
Reçetemdeki ilaçları aldım, evde ilaç tedavisini
devam ettiriyorum. Ciğerdeki virüsün atılımı bir kaç aylık mevzu imiş.
Bu seviyeye geldik ya, çok şükür, bundan sonrası da
hallolur, Allah'ın izniyle.
Neticeyi kelam; aman dostlar bu virüsü asla basite
ve hafife almayın, geldiği anda ciddi tepki gösterin, hemen acil tedaviye
başlayın. Herkeste farklı tezahürleri olduğunu da unutmayın. Belirtiler kişiye
özel. Etkisi de kişiye özel.
Allah Teala muhafaza eylesin. Amin.
Gürcan ONAT, 02.05.2021, 15.00, Fatih, ev.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder