Ayasofya Camisinin tekrar ibadete açılmasını hep savundum ve
savunmaya devam edeceğim.
Bunun sebebi çok açık, basit ve nettir. Çünkü Ayasofya Konstantiniyye
fatihi Sultan Mehmet hanın kılıç hakkıdır ve Fatih Sultan Mehmet han tarafından
cami olarak vakfedilmiştir. Bu kıyamete kadar değiştirilemez. Hiç kimsenin bunu
değiştirmeye hak ve salahiyeti yoktur.
Ne yazık ki; Allah'tan korkmaz, hukuk bilmez gafiller
tarafından, hak gaspı yapılarak, müzeye çevrilmiştir.
Ayrıca Ayasofya bir semboldür. Konstantiniyye şehrinin Bizans’tan
alınıp, Müslüman topraklarına dahil edilmesinin bir sembolüdür. İstanbul artık
kıyamete kadar Müslüman toprağı olarak kalacaktır.
O zamanki Romayı temsil eden bugünkü Batı bizim
topraklarımızda iki büyük hamle yapmıştır. Birincisi ezanın Türkçeye
çevrilmesi, ikincisi Ayasofya’nın müze yapılması. Bu iki konu zahirde çok basit
görülse de siyasi olarak derin anlamlara sahiptir. Ezanın yok edilmesiyle
İslamın şiarı yok edilmiş, Ayasofya’nın dönüştürülmesiyle de Konstantiniyyenin
fetih rövanşı alınmıştır. Zaten Türk toplumunun dönüştürülmesi de batı
medeniyetinin örnek medeniyet olarak kabul edilmesiyle, yavaş yavaş beyinler
yıkanmak suretiyle gerçekleştirilmiştir. Bugün ne yazık ki dünyaya muhteşem
medeniyeti ile çeki düzen veren atalarından bihaber, soyunu inkâr eden, Mankurt
nesil türemiştir.
Yusuf Kaplan’ın dediği gibi aslında; “Bu toplumun varlık
sebebi İslâm’dır. Bu toplum Müslüman olduktan sonradır ki, sadece İslâm
tarihini değil, dünya tarihini yapmaya başladı.”
İslam’ın inancını, değerlerini insanımızdan, şiarlarını da
topraklarımızdan söker atarsanız geriye kalan şey, batının uydusu olan bir
Türkiye’den başka bir şey değildir.
Allah’a binlerce şükür olsun ki yıllardır canla başla
yapılan mücadeleler netice vermeye başlamış; önce ezan ülke sathında tekrar
gürül gürül okunmaya başlanmış. Sonra da Ayasofya Camisi tekrar ibadete
açılmıştır.
Artık örnek alınacak hedef Batı medeniyeti değil, İslamın
öz ve hakiki, kendi medeniyetidir.
Bugün yine Allah'a şükürler olsun ki iktidarda Dünyanın
hegemon güçlerinden çekinmeyen, kendi değerlerini yaşamak ve yaşatmak isteyen
yöneticilerimiz vardır. Siyasi otorite şiarlar hususunda üzerine düşen vazifeyi
yerine getirmiştir. Bundan sonrası artık Milletimizin iradesi ve kararlılığı ile
olacaktır. Batının rezil, sefil, kokuşmuş, emperyalist, sömürgeci
medeniyetinden kendi asil ve şerefli medeniyetimize dönüş için eğitim
seferberliği içerisine girmemiz acilen, elzem olarak görülmektedir. Zira ne
yazık ki bugüne kadar yapılmış olan tahribatın neticesi olarak sayıları yedi
milyon civarındaki genç kuşağımızın neredeyse beş milyonu ülkemizin ruh
köklerine, İslama olan aidiyet bağlarını kopartmış durumdadır.
Vazifemiz basit ve kolay değildir. Tekrar öze, İslama dönüş
için yoğun eğitim seferberliği başlatmak zorundayız.
Bu seferberlik topyekun olmak zorundadır. Ne sadece hükumet ve
eğitim müesseseleri ne yalnız aile ile. Hükumetiyle, eğitim müesseseleriyle,
sivil toplum kuruluşlarıyla ve ailelerimizle hep birlikte, el ele vererek, yeni
dirilişin örneğini tüm dünyaya göstermeliyiz.
Allah'ın izniyle…
Gürcan Onat, 21.07.2020, 15.00, Üsküdar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder