Çok
zordur! Gerçekten çok zor.
Her daim
adil kalabilmek.
Dilde
söylenmesi çok kolay, ama gel gelelim bütün hadiseler karşısında adil
kalabilmeyi başarabilmek öyle, hiç de kolay değildir.
Düşünün
bir kez her ne olursa olsun, herhangi bir şeyi; duygularınızı, düşüncelerinizi,
hislerinizi ve arzularınızı hiçbir şekilde karıştırmadan, tamamıyla hakikat
merkezli kavrayabilmek ve hak üzere hareket edebilmek, hakkın hatırını her
türlü hatırdan âli tutup, sonuç ne olursa olsun, hakkaniyetli karar verebilmek...
Belki
hepimizin idealidir. Gerçekten samimi olarak temennimizdir. Lakin nefsimi dahil
ederek söylüyorum, tüm insanlık aleminde kaçta kaçımız başarabilmişizdir bunu,
bilemiyorum.
Belki
birçok konuda, birçok kişi kısmi başarılar elde edebilmiştir, lakin bazı hususi
alanlara girilince mutlaka mayınlar patlayıveriyor ve savruluveriyor insan, bir
tarafa...
Yani
hayatın her alanında ve her konuda istisnasız, adil kalabilmek, işte bu çok
zor.
Zaten
sonuçta adili mutlak olan Cenabı Hak değil midir? Evet hiç şüphesiz adili
mutlak olan Allah Teala'dır. Lakin biz kulları da, özellikle İslam coğrafyasında
doğmuş bulunan kulları da Rabbimizin emrettiği şekilde, adil olmaya çabalama
mükellefiyeti altında olduğumuzu sürekli hatırımızda tutmalıyız. Hiçbir zaman
unutmamalıyız ki, biz İslam coğrafyasında yaşayan, İslam kimlikli insanlar yeryüzündeki
tüm insanlık alemi için örnek ümmetiz!
Uzun
zamandır kendimi bir "İnsan Hakları Aktivisti" olarak nitelendiriyorum.
Ne kadar başarabildiğimi bilmiyorum, fakat ben dahil çevremde herkesin muhakkak
bir yumuşak karnının bulunduğunu müşahede etmiyorum dersem, doğru olmaz. Bunun
kaynağı kiminde etnik kimliği, kiminde cemaat aidiyeti, kiminde ailesi, kiminde
vatanı, coğrafyası veya ideolojisi. Sonuçta her birimizin takılıp tökezlediği
bir aidiyeti bulunabiliyor. Zaaflarla donanmış insan evladı olarak bunu normal
karşılıyorum aslında, lakin insanın biraz da acziyetini ve noksanlığını kabul
edip, tekebbürden ve muannit tutumdan uzaklaşmaya çabalaması gerekmez mi? Böyle
yaptığı taktirde, daha tahammül edilebilir olur, hiç olmazsa. Zira, hiçbirimiz
mükemmel değiliz elbette ve aslında bunun farkındayız, çok şükür.
Daha huzurla
yaşanılabilir bir dünya oluşturmaya çalışıyorsak, önce her hal ve şartta,
herkes için adaleti tesis etmeye çabalamalıyız. Kim olursa olsun, hangi makamda
olursa olsun, kişilere adil davranmasını
becerebilmeliyiz. Bunun için de sanırım şu ön yargılarımızdan da uzaklaşmamız
gerekiyor. Önyargılarımız adil kararlar alabilmemizde son derece sinsi bir
şekilde, menfi tesirlerde bulunuyorlar. Belki farkındayız, belki farkında
değiliz, ama öylesine kodlamışız ki önyargılarımızla beynimizi, üzerine basınca
otomatik şalter atıveriyor. Bu kodlardan sıyrılabilmenin bir yolu da zannımca
herkesi olduğu gibi kabul edebilme erdemini kuşanabilmektir. Hiç kimse benim
gibi değildir ve olması da gerekmiyor. Ben de kimseye benzemek zorunda değilim.
Ben kendime Müslüman ismini yakıştırmışım; Allah'ın istediği, Resulullah'ın
örnekliğindeki gibi bir kul olmaya çalışıyorum. Hiç kimse bunu engellememeli/engelleyemez.
Başkalarının kişilik sınırlarını ihlal etmeden, dilediğim hayatı dilediğim
şekilde yaşayabilmeliyim/yaşayabilirim. Aynı şekilde hiç kimseden de benim gibi
inanmak ve yaşamak zorunda olmasını beklememeliyim/beklemiyorum. Benim gibi
onlar da kendilerini tanımlama ve diledikleri gibi hayatlarını tanzim etme
hürriyetlerine sahiptirler, bundan daha doğal bir şey olamaz/olabilir mi?
Doğruyu
araştırma ve daha güzele ulaşma çabasıyla; emri bil maruf, nehyi anilmünker ya
da propaganda, yani inanç ve düşüncelerimizi açıklama ve yayma faaliyetleri de
kutsaldır elbette, ancak dayatmamak ve mecbur kılmamak kaydıyla. Sanki benim
düşündüğüm ve inandığım en doğrusu imiş gibi! Kimin hakiki manasıyla doğru ve
hak üzerine olduğu da aslında ahrette, hesap günü ortaya dökülecektir. Karşımızdaki
kişilere inanç veya düşüncelerimizde üstünlük
hisleri taşıyorsak, bu bizim yeterince olgunlaşamadığımızın bir göstergesi
değil midir?
Bu
vesileyle; hiçbir konuda araştırmadan, soruşturmadan, kesin bilgi ve delile
dayanmadan, zanlarımızla kanaatlerimizi açıklamazsak ve hüküm vermezsek, bizi
takip eden ve yazdıklarımıza kıymet veren dostlarımız için de daha sağlıklı
rehberler olmuş oluruz, diye değerlendiriyorum, vesselam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder