13 Mart 2020 Cuma

İDLİP: İNSANLIK DRAMI


Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER), üyeleri arasında “BİR EKMEĞİ DE SEN PAYLAŞ” kampanyası düzenleyerek, İdlip’e un gönderme kararı almıştır.  Toplanan bağışları Hayrat Yardım Derneği ile İdlip’e ulaştırmıştır. Biz de yerinde gözlem amacıyla, ASDER Genel Sekreteri Reşat Fidan ile 10 Mart Salı günü sabahı THY’nın 07.15 uçağı ile İstanbul’dan Hatay’a havalandık. Hatay havaalanında dernek görevlileri bizi karşılayarak, önce Reyhanlı’ya, oradan da Cilvegözü sınır kapımızdan ve Babülhava Suriye tarafı kapısından geçerek, Salkin’e götürdüler.
Suriye tarafına girdiğimiz andan itibaren sanki bir zaman makinesinden geçip elli, altmış yıl geriye düşmüş gibi bir hisse kapıldık. Ancak gördüğümüz hayalet binalar, göreceğimiz insan manzaralarının yanında hiç de bir şey değilmiş, meğer.
Önce çadır kentleri ziyaret ettik, buralarda ekmek dağıtımlarına şahit olduk. Lakin o çadırlarda yaşayan insanları, yaşlıları, kadınları ve çocukları gördükçe; halimize sayısız şükür mü edelim, daha fazla yardım edemeyişimize tövbe istiğfar mı edelim, zalimlere lanet mi okuyalım bilemedim. Resimlerini paylaştığım tablo söz ve yazı ile anlatılır gibi değildi elbette. Mesela yine fotoğrafını yayınladığım çadırda eşi ölmüş olan bir kadın dört çocuğu ile yaşamaya çalışıyormuş. Kendisi çalışmaya gittiği için görevli kişiler resim alabilme imkânı tanıdılar. Milyonlarca insanın yaşadığı bu çadırlarda elektrik elbette yok, su çok kısıtlı olarak ortak depolar vasıtası ile verilebiliyor ve tuvaletler belli bölgelere yapılmış, birkaç adetten ibaret. Türkiye’den gelen yardım derneklerimizin, Allah’a binlerce şükür olsun ki, üzerlerine düşen insani yardımı layığı veçhile yaptıklarını gözlemledik.
Salkin büyük bir yerleşim yeri, göçlerle birlikte nüfusu dörde katlanmış, müsait alanları çadır kentlerle dolmuş. Türkiye’de her an yıkılabilir korkusu ile annelerin yanına dahi yaklaştırmayacakları bir binada öğretim gören çocukların ara tatili münasebeti ile karne dağıtım törenine tesadüf ettik, biz de karne ve hediyelerini verme şerefine nail olabildik. O şartlar altında küçücük yavruların o tatlı gülüşlerini gördükçe, doğrusu ben ağlamamak için kendimi zor tuttum. Daha sonra Hayrat Yardım Derneğinin şehir merkezinde ekmek dağıtımına şahit olduk. Düzenli bir şekilde, bu hizmet kesintisiz devam ediyor. Yakın ilçe Keferteharim'de bir okul müdürünün evine ziyarete gittik, duyduklarımız bizi çok üzdü, ne yapabiliriz diye arayış içerisindeyiz. Müdür beyin söylediğine göre ilçede iki adet orta okul varmış, her birinde 500 olmak üzere toplam 1000 civarında talebe ve buralarda görevli altmış beş, yetmiş öğretmen varmış. Bu öğretmenler beş kuruş maaş almadan meccanen görev yapıyorlarmış, ancak kendi ailelerini geçindirebilmek için çok zor durumda imişler. Çocukları da terk etmek istemiyorlar. Rabbim bir çıkış yolu nasip eder inşaallah.
Gece Hayrat Yardım Derneğinin yetimler misafirhanesinde konakladık ve bu vesile ile burada kalan, hafızlık çalışan, dini eğitimlerini alan yetim çocuklarla da tanışmış olduk.
Ertesi günü başka bölgelerdeki çadır kentleri de ziyaret ederek, İdlip şehrinin merkezine doğru yola çıktık. Savaştan önce Suriye’nin büyük ve canlı şehirlerinden biri olan İdlip, ne yazık ki füze ve uçaklardan bombardımanlarla perişan bir hale getirilmiş. İdlip, Suriye'nin kuzeybatısında bulunan ve aynı isimli yönetim bölgesinin merkezi olan şehir. Halep'e 60 km uzaklıktadır. Bizim Hatay ilimize toprak komşuluğu var. Bu nedenle Hatay ve Kilis gibi güney illerimizle benzerlikler gösteriyor.
Oldukça eski bir yerleşim alanı olan şehir yakınlarında pek çok eski şehir kalıntısı var. Bunlardan Ebla antik kenti, bir zamanlar bölgede önemli bir merkezmiş, şimdi bu Roma harabelerinin içlerinde insanların çadırlar kurup, yaşamaya çalıştıklarını gördük.
Şehrin ekonomisi tarıma dayanıyor ve Suriye'nin önemli tarım merkezlerinden birisi. Özellikle de zeytin üretimi yapılmakta. İdlip zeytin, pamuk, buğday ve meyve, özellikle kiraz için önemli bir üretim merkeziymiş. 1995 yılında ekili yaklaşık 300 hektar alan varmış. Şimdi maalesef çok azalmış.
İdlib Türkiye sınırında yer alması nedeniyle iç savaş boyunca en fazla göç alan il olmuş. Beşşar Esed rejimi ve destekçilerinin ülke genelindeki saldırı ve ablukaları nedeniyle il, milyonlarca sivilin sıkıştığı bir alan haline gelmiş. İdlib'deki yerleşimlere dağılan sivillerin bir milyondan fazlası, Türkiye sınırına sıfır sayılabilecek 300’ün üzerinde kampta barınıyor. Yerel sivil idare kayıtlarına göre İdlib’de 2 milyon 400 bin civarında yerli nüfus, yaklaşık 2 milyon da iç göçle gelmiş vatandaş barınıyor.
İdlib, Türkiye sınırının 130 kilometresini paylaşıyor.
Çatışma durumunda Hatay sınırında yeni bir göç dalgasıyla karşılaşma ihtimali, Türkiye'yi en fazla endişelendiren konudur. Halihazırda 4 milyon civarında Suriyeliyi barındıran Türkiye, İdlib'de ateşkesin korunması gerektiğinin altını önemle çiziyor.
Öte yandan, TSK'nın gözlem noktaları bulundurması, İdlib'i daha kritik önemde bir yer haline getirmiştir.
İdlib, 4-5 Mayıs 2017'deki Astana toplantısında Türkiye, Rusya ve İran tarafından çatışmaların en yoğun olduğu dört alanda belirlenen Gerginliği Azaltma Bölgeleri'nden biriydi.
Türkiye, Ekim 2017'de Astana anlaşmaları kapsamında İdlib'de 12 ateşkes gözlem noktası kurdu.
Yaklaşık 4 milyon sivil, Türk Silahlı Kuvvetleri güvencesi altında barınırken, rejim ve destekçileri, diğer üç GAB'yi (Humus, Doğu Guta ve güney cephesindeki Dera-Kuneytra) ele geçirdi.
İdlib, halihazırda muhaliflerin ve rejim karşıtı silahlı grupların son kalesi konumunda. İl doğu, batı ve güneyden rejim güçlerince kuşatılmış durumdadır.
İdlib konumu itibariyle birçok açıdan önem teşkil ediyor. Kentten geçen M5 otoyolu, Türkiye, Suriye ve Ürdün'ü birbirine bağlıyor. Suriye içinde ise Akdeniz'e çıkış kapısı niteliğindeki İdlib, Lazkiye, Hama ve Halep illerine komşu.
Rusya'ya ait Hmeymim Üssü'nün de bulunduğu Esed rejiminin "kalbi/kalesi" Lazkiye'ye komşu olması, İdlib'in stratejik değerini artırıyor.
Suriye'nin en büyük insani yardım giriş kapısı konumunda da olan İdlib'deki Babülhava Sınır Kapısı'ndan ayda ortalama 1.500 civarı insani yardım tırı geçiyor. Bunun yanı sıra Babülhava'dan ayda 4.500 tır civarı da ticari mal girişi oluyor.
İdlib, 2015 yılında El Nusra ve Ahrar-uş Şam gibi selefi gruplardan oluşan çatı örgüt Fetih Ordusu tarafından ele geçirilmişti. Zamanla Şam, Halep ve Hama eyaletlerinden ayrılan grupların da eyalete gelmesiyle İdlib muhaliflerin kalesi haline geldi. Sonra El Nusra (Nusret Cephesi) adını Şam’ın Fethi Cephesi olarak değiştirdi. 2016 yılının ikinci yarısından sonra İdlib’deki fikir ayrılıkları taraflar arasında çok daha sertleşmiş, Şam’ın Fethi Cephesi bazı gruplarla birleşerek Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) adını almıştır. Halen şehirde hakim olan unsur bu HTŞ’dir.
Geçtiğimiz ay rejimin hain saldırısı neticesinde yaptığımız operasyon ve harekatlardan sonra malumunuz, 5 Mart 2020 tarihinde Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Rusya lideri Putin Rusya’da görüşerek İdlib’de ateşkes kararı almışlardır. Görüşme sonunda yayınlanan karar şu şekildeydi:
  • Gece 00.01 itibariyle ateşkes sağlanacak.
  • M-4 karayolunun kuzeyinde ve güneyinde 6 KM güvenli koridor tesis edilecek.
  • Bu koridorda Türk-Rus ortak devriyesi 15 Mart günü başlayacak.
  • Esad rejimi, Soçi sınırlarını aşarak ele geçirdiği bölgelerden geri çekilmeyecek.
Bölge halkının tek umudu Türkiye’dir. Rejim girdiği yerleri yerle bir ediyormuş, ne bir insan, ne bir bina bırakıyormuş, bölgeden edindiğimiz bilgi bu şekildedir. Halk görüşmeden rejimin işgal ettiği yerlerden geri çekilmesi kararını büyük bir ümitle beklemiş. Bu olmayınca, şu an hayal kırıklığı içerisindeler.
İdlip içerisinde de derneklerin insani yardımlarına şahit olduk. Özellikle bir aile bizi darmadağın etti dersem mübalağa etmiş olmam. Yaşlı bir adam 6 erkek evladını son bombardımanda kaybetmiş, Maretimuran’dan İdlip’e gelmişler eşi, 5 gelini ve 35 torunu ile iki üç odalı bir evde yaşamaya çalışıyor, kendisi de evin önündeki eski bir pikap içerisinde yatıyor. Bu manzarayı görünce o küçücük yavrucuklara elbiseler giydirirken, hele her şeye rağmen sevimli yüzlerini, tatlı gülüşlerini görünce Reşat kardeşimle bu sefer gözyaşlarımızın boşalmasına engel olamadık. Buradan geçtiğimiz bir sığınma binasında 70-80 aileye ekmek dağıttık, sığınma binası dediğimiz yer beş katlı, sadece kabası bitmiş bir bina idi. Başka hiçbir şey yok. Hele ki resmini paylaştığım her bir ailenin yerleştiği odalardan bir odayı görme imkanı bulduk ki anlatılacak gibi değil, daha fazla dayanamayıp, dışarı kaçtım, çünkü hıçkırıklarıma engel olamayacaktım. Samimi olarak söylüyorum, Türkiye’de parkta geceleyenler dahi bunlara göre cennette yaşıyor gibiler.
Sonuç: İnsani yardımlar kesintisiz, hatta artarak devam etmeli. Lakin taşıma suyla değirmen dönmez, en kısa zamanda savaşı sonlandırmanın, bu insanları eski yerleşim yerlerine döndürmenin yollarını bulmalıyız. Rusya ve Esed insanlık dışı vahşet ve katliamlara imza atmışlar. Bizdeki muhalefetin dediği gibi Esed ile anlaşıp konuşmaları mümkün görünmüyor, çünkü oradaki insanlara o kadar zulüm yapmış ki yan yana gelebilmeleri, birlikte yaşamaları ateş ile buzun yan yana gelebilmesi gibi bir şey. Ne yazık ki biz burada rahat ve ferah bir şekilde yaşarken din kardeşlerimiz perişan bir halde hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Allah yar ve yardımcıları olsun.
Görünen şu ki, bizden başka yardım edecek kimseleri yoktur. Suriye ve hatta tüm dünya mazlumlarının tek umudu Türkiye'dir.
Allah bizim de yar ve yardımcımız olsun.
Gayret bizden, tevfik Cenabı Haktandır.
                                                           Gürcan Onat, 14 Mart 2020, 00.30, Fatih.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CIA ve TEKLİFLERİ

Oyuncu Demet Tuncer CIA’den teklif aldığını açıkladı. Detaylar, aşağıda linkini verdiğim haberde mevcuttur. Bu haberi okuyunca kafamda bir...